24 Temmuz 2007 Salı

I. Nikolaichuk - Kuzey Kafkasya’da Enformasyon Politikası (*)

Hiçbir makul enformasyon politikası, özellikle de devletin enformasyon politikası bölgenin kendine özgü yapısı ve nüfusu azami derecede dikkate alınmadan hazırlanamaz.

Bölgelerinin ("güçlü bölgeler-güçlü Rusya") Rusya'yı kuvvetlendirip kuvvetlendirmeyeceği merak konusu olabilir ama Bütün-Rusya Devlet Televizyon ve Radyo Şirketi (VGTRK) için önemli olan; tüm bölgelerin yerel halkının güveninin kazanılması, çıkarlarının gözetilmesi, "ortalama" kişinin değil, farklı enlemler ve boylamlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarının karşılanabilmesidir ve bu kurum stratejisi haline gelmiştir.

Öncelikle bazı terimleri tanımlayalım. “Enformasyon Alanı” terimini kullanırken yalnızca sıradan bilgi pazarını değil, yer parametreleri olan çok karmaşık bir sosyal olguyu kastediyoruz. (Fiziksel bakış açısıyla değerlendirildiğinde bu alan sınırsız sayıda özgürlük derecesi ihtiva eder.) Sosyal olarak önemli bilgilerin kendi noktalarından sürekli olarak hasıl olması ve bu sosyal bütünlüğü koruyup geliştirmek için bu bilginin doğal veya özel olarak meydana getirilmiş mekanizmalarla kendi bölümleri üzerinden dağıtılması gerçeğiyle ayırt edilmektedir. Bu kavramın kullanılması parça parça bir yaklaşımdan, bilgi akış dolaşımı organizasyonunda “mozaik bir resim”den kaçınmayı sağlar, bu dolaşımı tüm bileşenleriyle birlikte bir bütün olarak algılamaya yardımcı olur. Günümüzde kitle iletişim araçları toplumu bilgilendirmede ve toplum iletişiminde görevlerini en etkili biçimde yerine getirmektedir ve bilgi dağıtımının yegane aktif mekanizmalarıdır.

Tabii ki enformasyon alanının tüm bileşenleri (bireyler ya da insan grupları), kitle iletişim araçlarının hem öznesi hem de nesnesi olmak üzere çift role sahiptirler. Öznedirler, zira haberleri oluştururlar ve nesnedirler zira kitle iletişim araçlarından bilgi edinirler ve izleyicisidirler.

Enformasyon alanı, öngörülmüş kriterlerle belirli düzey ve parçalara ayrılarak yapılandırılabilir. Halihazırda, enformasyon alanı yapılandırmasında en yaygın kriter, coğrafi veya daha net ifadeyle ekonomik ve coğrafi kriterdir ki bu da “bölgesel enformasyon alanı” tanımlamasına katkıda bulunur.

Kuzey Kafkasya, Rusya Federasyonu enformasyon alanında çok özel bir yer işgal etmektedir. Diğer bölgesel alanlardan farklılık gösterdiği noktaysa; Kuzey Kafkasya’daki yapılanmanın sosyo-ekonomik, etnik ve dini ve de medeniyet karakteristikleri açısından diğer bölgelerden emsalsiz bir farklılık göstermesidir. Örnek verecek olursak, bölgedeki şehirlerden Rostov, Krasnodar ve Stavrapol ile Dağıstan, Çeçenistan ve Kabardey-Balkar arasındaki farklılıkları önemsememek imkansızdır. Rusya Federasyonu’nun Kuzey Kafkasya’daki federatif yapılarını oluşturan, Kuzey Osetya’daki ılımlı demokrasiyle, Krasnodar’daki Nasyonal-Komünist rejimi, Kabardey-Balkar’daki otoriter diktatörlüğü ve Çeçenistan’daki şeriat yapılanmasını bir tutmak imkansızdır. Tüm bu faktörler mevcut bölgesel yapıların medya kuruluşlarına yanıltıcı bir çok bilgiler (diğer bölgelerle ilişkide tehlikeli) vermesi ve de kitle iletişim araçlarından alınan bilgilerin taraflı şekilde filtrelenerek elde edilmesi sonucunu ortaya çıkartmaktadır.

Kuzey Kafkasya’daki bölgesel gerilim o kadar büyüktür ki, bu durum Kuzey Kafkasya menşeli haber akışının Rusya Federasyonu otoritelerinin bilgi akışından çok daha güçlü olmasına neden olmaktadır. Kuzey Kafkasya ve bölgedeki problemlerin haber bültenlerindeki yansıması dışarıdan bakıldığında başka haberlerin ne kadar seyrek sansürlendiği gerçeğine işaret etmektedir. Aynı zamanda Kuzey Kafkasya konulu bilgi akışı ne nicelik ne de nitelik olarak bölgenin Rusya’nın kaderinde ne kadar önemli olduğu gerçeğini de yadsımaktadır. Bu noktada ülke çapında ve de bölgedeki medya kuruluşlarının kat etmesi gereken uzun bir yol olduğu görülmektedir.

Kuzey Kafkasya enformasyon alanının kendine has özelliği, büyük çapta, uzmanların da işaret ettiği doğal ve sosyal faktörlerden etkilenmeye karşı toplumsal bütünlükteki güçlü mukavemetin bir sonucudur -ki diğer bölgelerden demografik olarak farklı olması uzun ömür, yüksek doğum oranı bunun bir sonucudur–. En çok sanayileşmiş Rostov bölgesinde dahi, erkeklerin yaşam süresi ülke genelindeki ortalamanın 1.5 sene fazlasıdır ki bu da dikkate alınacak bir değerdir. Bu nedenle yaşlı Kafkas kesimi (Ruslar ve bu bölgede yaşamakta olan etnik grupların temsilcileri) çok önemli bir izleyici kitlesi oluşturur ve ilgi alanları mutlak surette göz önünde bulundurulmalıdır. Belki bu onlar için özel programlar hazırlanmasına vesile olabilir. Aynı zamanda unutulmamalıdır ki, bu insanlar Rusya’nın bir çok yerinde görülebilecek işsizler yada emeklilerden oluşmuyor, aksine bunlar istikrarlı sosyal sistemde özel pozisyonlara sahip ve başlı başına istikrarlı geleceği dair kaygılar ve bakış açıları taşıyan insanlardır.

Bölgesel enformasyon alanının spesifik özelliklerinin tanımlamada ikinci faktörse Rusya federasyonu dahilindeki tüm Kafkas Otokton cumhuriyetlerindeki sosyal birliğin yapıtaşı sayılabilecek muhafazakarlık ve de meşhur Kafkas gelenekleridir. Bu muhafazakarlığın en yüzeysel göstergesi minimum orandaki göçtür. Kafkasya izole edilmiş gibidir: Kafkasya mevkilerin gerektiğinde sertçe korunduğu sağlam sosyal yapı sebebiyle çok az göçmen tarafından cazibe alanı olarak algılanmıştır. Diğer taraftan, Kuzey Kafkasya’dan ülkenin diğer bölgelerine göç de çok düşük seviyededir. Kuzey Kafkasyalıların büyük çoğunluğu doğdukları topraklarda yaşamakta, diğer bölgelerde geçici süreler geçirmektedir. Göç edenlerin büyük bir çoğunluğu maddi birikim sağladıktan sonra Kafkasya’ya dönmektedir. Bu, Kafkaslardaki Otonom Cumhuriyetler’e has özel bir durumdur. Rusya’nın diğer bölgelerinde sosyal mevki sahibi olmaları pek mümkün olmamaktadır, genellikle altyapının yasal (pazar) veya illegal dallarıyla bağlantıları görülmektedir. Kafkasya’dan gelenler aynı zamanda nüfusun büyük bölümüne yabancı kalmaktadır. Rolleri, etnik Çinlilerin (Hutsiao) dünyanın pek çok bölgesinde oynadıkları role benzer: altyapının yasal ve yasadışı dallarında aynı kısıtlı konum ve nüfusun kalanıyla kısıtlı ilişkiler. Böylece, “bilgilendirici özerk bölge” olarak adlandırabileceğimiz modelin Kuzey Kafkasya için geçerli olabileceğini söyleyebiliriz. Ki bu model yerel (en dar anlamıyla) haberler ve öğeler özellikle önemlidir ve izleyiciler tarafından özellikle istenirler. Bu durum, bu sene başında düzenlenen bir anketle bir açıdan doğrulanmış, Vesti akşam haber programlarının Rostov’da (ne yazık ki anket, diğer Kafkas şehirlerinde düzenlenmemiştir), Rusya’daki tüm diğer şehirlerden daha az izlendiği ortaya çıkmıştır.

Kuzey Kafkasya’nın bilgi alanının spesifik özelliklerini etkileyen önemli unsurlardan biri, yerel soysal bütünlüğün çok iyi denetlenmiş olması ve süregelen heterojenliğidir. Bu makro bölgenin sosyal bütünlüğü bir taraftan çok sayıda küçük ve muhafazakar özerk devlet, öte taraftan muhafazakar olarak nitelendirilebilecek büyük bir “karışmayan” Slav nüfusu tarafından meydana gelmektedir. Makro bölgenin tüm sistemleri etnik, kültürel, ekonomik ve dil bazlı değişkenler yüzünden çok çeşitlidir. Bu yüzden, nüfus yapısındaki aşırı muhafazakarlık, diğer eksenlerdeki artan çeşitlilikle telafi edilmekte, sistemin yapısını dengelemekte ve sonuç olarak istikrar kazandırmaktadır. Bu bağlamda, Devlet televizyonu ve radyosunun toplum bütünlüğünün parçaları arasında bilgi alışverişini sağlaması ve böylece yerel sistemin istikrarını artırması çok önemlidir.

Kuzey Kafkasya’nın bilgi alanının tanımı bir çok bölgenin ayrılıkçılığına olan ortak katılımı veya merkez ile federatif ilişkilerde özel bir konum iddiaları faktörleri olmaksızın tanımlanamaz. Bu olgunun kökleri, Otonom Cumhuriyetlerdeki geleneksel toplum sisteminin “donması”na ve Rus halkının bu geleneksel sistemin tekrar vuku bulmasına karşı kayıtsızlığına dek uzanmaktadır. Bu nüfusun yakın zamana dek ayrılıkçılığı protesto etmemesinin sebebi budur. Rusya’da altyapının pazara geri dönüş ilişkileri koşulları altında çabuk gelişimi (hem yasal hem yasadışı) bu merkezin temsilcilerine aile ve kabile faktörlerinin yardımıyla bu altyapıda en güçlü pozisyonları elde etme izni vermiştir. Kafkas nüfusunun suç oluşturan aktivitelerde ve Rus şehirlerindeki pazarlarda artan varlığı kaçınılmaz bir gerçektir çünkü Rusya’da Kafkasya, eski tip suç pazarı için uygun olan birkaç bölgeden biridir. Bu konunun bilgisel gelişimi çok karmaşık ve hassas bir meseledir. “Kafkas etnik grup üyelerinin suç içeren ticaret mantığı” şeklinde bir kavram ilan etmenin veya bu kavrama doğal bir olgu gözüyle bakmanın kesinlikle bir faydası yok. Bununla birlikte bu durumu bir pastoral şiir gibi göstermek de doğru değil; bu, büyümekte olan (belki de halihazırda büyümüş) yerel suç organizasyonlarına göz yummak anlamına gelir.

Kuzey Kafkasya’nın enformasyon alanı bazı Otonom Cumhuriyetlerin Devlet desteğine güçlü bağımlılığıyla büyük ölçüde geleneksel olarak belirlenmiştir. Burada var olan kriz, Devlet’in ekonomideki rolünün küçülmesiyle pek çok acılı manzaralar ortaya koymuştur. Ancak tuhaf bir şekilde, belki de “nüfusun köylü çehresi” yüzünden, ulusal kaynakların kullanımının tuhaf özellikleri ve insanların krizi kanıksaması (bazı bölgelerde on yıllardır sürmektedir) sonucu nüfusun büyük bölümünde görülen ciddi yoksulluğun arka planında ortaya çıkan sosyal gerilimde neredeyse hiç ekonomik unsur olmaması durumuyla karşı karşıyayız. Aslında dünya haberlerinde sosyal protesto gösterileri veya toplu işsizlikteki artışa değinilmemektedir. Haberlerde Kuzey Kafkasya’daki ekonomik yaşamın hiç işlenmemesi gariptir. Rusya Federasyonu’nun diğer bölgelerinin sakinleri televizyon izlerken “orada ekonomi var mı yoksa sadece hırsızlık ve kölelik mi mevcut?” diye düşünebilirler.

Kuzey Kafkasya’daki durumda söz konusu olan özel gerilimin çeşitli etnik grupların yaşadığı bölgeler arasındaki başlangıçta şüpheli olan sınırlardan kaynaklandığını tekrar belirtme gereği duyuyoruz. Bu sınırlar, etnik ve tarihi gerçekler göz önünde bulundurulmaksızın belirlenmişti. Günümüzde, Kuzey Kafkasya’da, iki ayrı ulusun birden hak iddia ettiği yaklaşık on “tartışmalı” bölge bulunmaktadır. Aynı zamanda iki büyük Kuzey Kafkasya halkı, Oset ve Lezgi Devlet sınırlarıyla ayrılmıştır. Kuzey Kafkasya’daki gerilimi artıran bir başka faktör sürgün halkların (Çeçen, İnguş, Karaçay ve Balkar) rehabilitasyon sorunudur; bölgesel rehabilitasyon sorunu özellikle çok yoğundur. Bu acılı mesele, sürekli bir enformasyon güçlüğü teşkil eder ama en kabul edilebilir çözüm söz konusu grupların hepsine eşit yaklaşım göstermektir, aksi takdirde Kuzey Kafkasya’nın nispeten daha “sakin” bölgelerindeki istikrar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Aynı zamanda, Rus televizyonu ve radyosu neden kendi iradeleri dışında ve kabahatleri olmaksızın bölünerek farklı ülkelerde yaşamak durumunda kalan Oset ve Lezgi halklarının bütünlük meselelerini haber yapmayı reddetsin?

Kuzey Kafkasya enformasyon alanının spesifik özelliklerinden bir diğeri bu bölgedeki politik mücadelenin, yerel etnik “otoriteler” arasında bir güç kavgasına dönüşmeye başlamasıdır. Aslında mücadele o veya bu politik fikrin savunucuları arasında değil, o veya bu yerel etnik seçkin grubun temsilcisi arasındadır. Bu işlem Rusya’nın pek çok bölgesinde bir yere kadar genel özellik olarak karşımıza çıksa da Kafkasya’da diğer tüm bölgelerden daha fazla gelişmiş ve ön plana çıkmıştır. Yani gazeteciler için tarafsız yaklaşımın dengesini muhafaza etmek ve o ya da bu “etnik politik klan”a hizmet etmemek çok önemlidir.

Kuzey Kafkasya’nın geleneksel enformasyon alanı, yerel halkın çoğunluğunun geçimini tarım ve hayvancılıkla sağladığı gerçeğinin etkileri doğrultusunda oluşmuştur. Anlaşmazlıkların meydana gelme mekanizması büyük ölçüde geleneksel kırsal yaşam tarzından etkilenmiştir. Kuzey Kafkasya’nın mutlak ve izafi aşırı nüfusu ve aynı zamanda dağlıların büyük bölümünün endüstri alanında çalışma imkansızlığı (aslında günümüzde çoğu fabrika yok olmuştur) ortaya aşırı bir sosyal gerilim çıkarmaktadır. Kuzey Kafkasya’daki “sözde” uluslararası anlaşmazlıkların tarıma uygun topraklar için yapılan mücadelelerden kaynaklandığını unutmamak gerekir. Bu konuda pek çok örnek verilebilir. Dağlılar ve Rus halkı arasındaki, Kuzey Kafkasya’nın bazı bölgelerinin (mantıksızca denemeyecek şekilde) “yerel halk” durumu olduğunu iddia ettiği anlaşmazlığın sebebinin toprak sorunu olduğunu söylemekle yetinelim. Kuzey Kafkasya’daki bir başka büyük anlaşmazlığın özü de dağlılar ve Kazaklar arasındaki çekişmedir. Bu bölgedeki gerilimin tarımsal boyutu Federal kitle iletişim araçlarınca derinlemesine işlenmelidir. Değerli Kafkas topraklarının paylaşımı için önerilerde bulunmamalıyız ama bu sorun dünyanın pek çok bölgesi için büyük önem taşımakta ve çeşitli yöntemlerle, çoğunlukla merkezi otoritelerin yardımı ve yine onların maddi desteğiyle çözüme kavuşturulmakta. Gazetecilerin işlemesi gereken konular bunlardır.

Kuzey Kafkasya’nın enformasyon alanında din unsurunun da önemli bir yeri vardır. Tüm Kuzey Kafkasya halkları kendilerini Müslüman olarak kabul ettiğinden (Rus Ortodoksları olan Osetler ve Mezdok Kabardeyleri; bazı Musevi Tatarlar ve Lamacı Budistler olan Kalmuklar hariç) krizin büyüme sürecinde anlaşmazlığa düşen taraflar İslam’a giderek daha fazla başvurmaktalar. Ancak İslam’ın etki oranı bir bölgeden diğerine büyük farklar göstermektedir. Kesin bir düzen vardır; bölgenin nüfusu, batıdan doğuya giderek daha dindar bir portre çizmektedir. Örneğin Çeçenlerin ve Dağıstan halklarının çoğu İslam kanunlarına az çok titizlikle uymakta, buna karşın Batı Kafkasya halkının dine resmi bir bakış açısı bulunmaktadır. Politika ve din arasındaki aktif etkileşimin ve kökten dinci grupların sayısındaki artışın Kafkasya’nın doğu bölgelerinde temel özellik olmasına şaşmamak gerekir. Çeçenistan ve Dağıstan’da gerçek İslam devletlerinin kurulması düşünülebilirken (en azından bir ihtimal olarak) aynı durum Batı Kafkasya için teoride bile mümkün değildir. Kuzey Kafkasya’nın bu özel durumu her yönüyle dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde (kitle iletişim araçlarının faaliyetlerindeki belirli trendlere bakılarak) “İslami patlama” bu bölgede oluşan her şeye hükmedebilir ve “doğru İslam” televizyonda öğretilir.

Kuzey Kafkasya’nın bir diğer özelliği burada, Devlet kitle iletişim araçlarının genel olarak zayıf olsa da gerçek anlamda bir karşı hareket altında çalışmak zorunda olmasıdır. Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla Çeçen liderler Rusya’ya açık bir bilgi savaşı ilan etmiş durumda. Yakın zamanda Çeçenistan’da, sadece Çeçenistan’da da değil, Baku, Tiflis, Tahran, Ankara ve benzerlerinde de Federal merkezin ideolojik etkisine karşı koyma kapasitesine sahip bilgilendirici ve propagandacı bir yapının faaliyeti ve Kuzey Kafkasya bölgesindeki Çeçen liderlerin askeri ve politik programlarının gerçeğe dönüştürülmesi için uygun bir zemin hazırlamaya giderek daha fazla önem verilmektedir.

Şu anda, Çeçen liderler Çeçenistan’daki kendi ideolojik çalışmalarının birinci Çeçen Savaşı’na nazaran çok zayıf kaldığını hesap etmekteler. Bu durum yerel halk tarafından çok az rağbet gören ve çok zor şartlarda basılabilen Çeçen gazeteleri tarafından dile getirilmektedir. Rus yanlısı hükümete bağlı gazeteler 1500’den az tiraja sahipler. Bu resmi yayınlara ek olarak, karşıt gruplar (İslami ve milliyetçi) tarafından kontrol edilen mevcut gazeteler de mevcut. Çeçenistan’daki gözlemcilerin tahminlerine göre, bu yayınlara da talep oldukça az, yayınlar düzenli olarak dağıtılamıyor ve dağıtım da bir çok zorlukla karşı karşıya. Cumhuriyetin nüfusu daha çok Rus yayınlarıyla ilgili. Aynı zamanda her iki tarafın Çeçenistan’da ve ülke dışında bilgi-propaganda merkezleri (daha emekleme aşamasında) geliştirme çabaları da yok değil.

Yayın istasyonlarının imha edilmesinden önce, Devlet TV-I kanalına ek olarak Kafkas televizyon stüdyosu (M. Ugudov kontrolü altında) ve TV-V televizyon şirketi İçkerya-Çeçen Cumhuriyeti topraklarında faaliyet gösteriyordu.

Zelimhan Yandarbiyev ve Şamil Basayev bölge için kendi elektronik kitle iletişim araçlarını oluşturmada aktif bir rol üstlenmişlerdi. “Içkerya ve Dağıstan Halkları Kongresi” adı verilen organizasyonun son toplantısında bölgesel televizyon yayıncılığı organizasyonu tatmin edici olmaktan çok uzak bulundu ve bu yasadışı organizasyonun lideri olan Şamil Basayev tarafından ağır bir dille eleştirildi.

Güçlü bir yayın merkezi kurma işleminin hazırlıkları iki yıldan fazla bir süre önce, Kuzey Kafkasya’daki durumun istikrarının sağlanması ve bölgede dini aşırılık ve bölgesel ayrılıkçılık fikirlerinin geliştirilmesine ilgi duyan bir Müslüman devletin eski devlet başkanına yaklaşık bir milyon dolar vermesinin ardından Zelimhan Yandarbiyev tarafından başlatıldı. Aynı zamanda Dağıstan Vahhabileri Çeçen grupların bilgilendirici ve propagandacı eylemlerine maddi destek konusunda aktiftirler. Bu yüzden, Kızılyurt bölgesinin Ichkeria Çeçen Cumhuriyeti’ndeki resmi Grozni’nin kontrolü altında bulunmayan bir islami yerleşim bölgesi kuran Vahhabi lideri Bagaudin Muhammed, Shatoi köyünde bir televizyon merkezi kurulmasına 200 bin ruble yatırmıştır (aynı zamanda Dağıstan’ın sınır bölgelerine yayın yapma amaçlı). Günümüzde aşırı uçların propaganda kapasitesi düşük olmasına rağmen işimizin karşı-propaganda boyutunu görmezden gelemeyiz.

Kuzey Kafkasya’nın enformasyon alanının belirli özelliklerine dair hangi sonuçlara varırsak varalım bu, halihazırdaki olaylara tepki göstermenin önemini ortadan kaldırmaz ve en azından yakın gelecek için enformasyon alanına dahil olacakları tahmin etmeye çalışmamızı engellemez. Kuzey Kafkasya enformasyon alanının en yakın geleceğe dair temel konularına gıda ve petrol ihtiyaçları, seçim öncesi sorunları, tarımsal makine üretimi sorunları, bölgesel askeri ve politik konumda Kazakların rolü, Rusya Federasyonu’nun bölgeleriyle ve merkez ile ilişkiler vs dahildir.

Bununla birlikte yakın gelecekte Çeçenistan ile ilgili meseleler Kuzey Kafkasya’daki bilgilendirici durum için hayati önem taşıyacaktır. Sözde dünya toplumu Rusya’yı Çeçenistan topraklarında askeri faaliyetlerini durdurmaya ve “haydutlarla barış yapmaya” zorlamayı denedi. Elbette Rusya güçsüz ve büyük ölçüde Batı’ya bağımlı ama bu senaryo onlar için kesinlikle kabul edilemez. Yakın gelecekte bu, Kuzey Kafkasya’daki anlaşmazlığın çözümünün uluslararası yönü bölgesel enformasyon alanının önemli bir paçası olacak. Bölgeye pek çok habercinin, uluslararası organizasyonların temsilcilerinin ve yabancı devletlerin resmi temsilcilerinin gelmesi muhtemel. Almanya Federal Cumhuriyeti’nden gelecek “Arabulucular”ın bu meselede özellikle aktif olması bekleniyor.

Bir başka önemli mesele, Çeçen mülteciler sorunu. Uzun vadeli ve karmaşık bir sorun. Çeçen mültecileri Basayev’in “etnik silahı” olarak mı kabul etmeliyiz? Bir keresinde, Karabağ’dan gelen 100 bin mülteci yedi milyon nüfuslu Azerbaycan’ı neredeyse yok edecekti. Onca mülteciyi kabul eden İnguşetya’ya (330 bin nüfusuyla) ne olacak? Bu durumda Kuzey Osetya’nın kırsal bölgelerinde ve tüm Kuzey Osetya’da ne olacak?

Yakın gelecekte Kafkasya haritasında sınırların değiştirilme girişimleri için bilgilendirmeye dayalı sebeplerin sayısında bir artış bekleyebiliriz. Karaçay-Çerkes ve Dağıstan’da bu gelişmeler halihazırda başladı ve konuyla ilgili altyapı (ideolojik merkezler, milliyetçi, halka açık ve yarı askeri organizasyonlar, yabancı sponsorlarla bağlantılar) diğer bölgelerde oluşturuldu. Bu mesele, “Çeçen kampanyasından sonra ne olacak” gibi konuşmalarla “alevlendirilecektir.” Bu şarkının ilk notasını duyduk bile. Çeçenistan Devlet Başkanı Aslan Mashadov’un komşu cumhuriyetlerin liderlerine yazdığı gizli mektupta yazılıydı: “Ruslar Kafkasya’da sonsuza dek kalmayacak, onların yardımına bel bağlamamalısınız. Bu meyanda burada kalacak ve bir arada yaşayacağız.”

Öyleyse bu koşullar altında “Bütün-Rusya” Devlet Televizyon ve Radyo Şirketi ile bölgesel devlet televizyon kanallarıyla radyo şirketleri için özellikle önemli olan nedir? Öncelikle, Kuzey Kafkasya bölgesi Rusya’nın enformasyon yapısından ayrı düşünülmemelidir. Şarta bağlı olarak negatif ekonomik, sosyal ve politik sorunlar bu bölgeyi diğer bölgelerle aynı kapsamda tanımlamalıdır. Aynı durum pozitif bilgiler için de söz konusudur. Nerede? Günümüzde Kuzey Kafkasya’dan gelen bilgiler izleyiciyi korkutup bölge halkına dair negatif izlenimler oluşturmaktadır.

Kafkasya’yı hedef alan enformasyon politikasının oluşumunun zorlu ama önemli bir yönü Moskova’da başlatılan ve en azından temel düzeni sağlamayı hedefleyen tedbirleri anlaşılır ve aktif bir biçimde desteklemektir (ve hatta bu tedbirleri geliştirmek). Bu faaliyetlerin tüm Rus halkı ve Kuzey Kafkas halklarınca kabul görmesi muhtemeldir. Yasa ihlallerine, yolsuzluklara, yasadışı faaliyetlere son vermeyi amaçlayan hareketlere dair bilgiler (bölgesel seçkin kesimin “önde gelenleri” söz konusu olsa bile) öncelikli olmalıdır. Yerel yürütme otoritelerinin gerçek rolü ve Federal Merkez’in hükmü altında olma dereceleri konuya dair bir sorun olarak ortaya çıkacaktır. Ayrıca İnguşetya, Kuzey Osetya, Dağıstan, Stavropol Bölgesi vs’deki yasadışı silahlı gruplara karşı “bilgilendirici” bir savaş başlatmanın ve bu silahlı grupların ortadan kaldırılmasında ısrar etmenin zamanı gelmiştir. Gerçekte aşırı olan organizasyonları ve liderlerini hedef alan bir kötüleme kampanyası, Kafkasya’nın her yerinde bilinen terör ve suç organizasyonlarını ortadan kaldıran yürütme otoritelerinin faaliyetlerini anlatan açık bir haber sayesinde iyi propaganda sonuçları elde edilebilir.

Kafkasya’da şöyle bir deyiş vardır: “Şiş-kebap kokusuna koşup kendini eşeklerin damgalandığı bir yerde bulabilirsin.” Yani Devlet kitle iletişim araçları kolay çözümlerin çekimine kapılmamalı, her adımını kontrol etmeli ve Kuzey Kafkasya olmaksızın Rusya’nın Kutup Dairesine komşu küçük bir kuzey ülkesi haline gelebileceğini aklından çıkarmamalıdır.

(*) Vladikavkaz İşletme Enstitüsü Sosyal ve İnsani Araştırmalar Merkezi ve Rus Bilim Akademisi Etnoloji ve Antropoloji Enstitüsü Vladikavkaz Etnopolitik Araştırmalar Merkezi Bülteni – 2000 No: 1 (5)
(Çev: Saraha Vedat)

M. Aydın Turan - Promethe Hareketi'nde Kuzey Kafkasya Mültecileri: Kafkasya Dağlıları Halk Partisi (1926-1940)

Rusya Mahkumu Milletler Bloğu: Promethe Hareketi

Aynı adı taşıyan mitoloji kahramanıyla sembol olunan "Promethe hareketi", geçmişlerindeki politik düşünceleri ve yaklaşımları homojenlikten uzak; literatürde "Sovyet Doğu Halkları" terimiyle karşılanan, Rus ya da slav olmayan ve Kırım'dan Kafkasya'ya, Orta Asya ve Ural ile Volga arasındaki bazı bölgelerde yaşayan halklardan ibaret geniş bir etnik yelpazeye[1] mensup kimi siyasi mültecilerin, I. ve II. Dünya Savaşları arasındaki karmaşık statüko dahilinde bütünüyle politik karakter taşıyarak 1926-1940 döneminde bu statükonun bazı yönlerini değiştirmeye yönelen, asgari müştereklerde birlikteliği yansıtan siyasi harekettir.

Bünyesinde kalabalık Rus muhaceretine yer verilmeyen ve karşımıza ideolojisi, organizasyon modeli, strateji ve metodları, çalışma alanları gibi yönlerden ilginç bir tipoloji çıkaran bu hareketin aktörleri, bolşevik hegamonyasını kabul etmeyerek yaşadıkları topraklardan ayrılan bazı mülteciler ile başta Polonya olmak üzere, Avrupa'nın Sovyet karşıtı resmi ya da gayriresmi siyasi ve akademik odakları idi.

Birinci kategoride yer alan mülteciler, Rusya'da monarşinin çöküşünü ifade eden 1917 Şubat ihtilalini olumlu karşılayıp "demokratik Rusya Cumhuriyeti"nin kurulmasına omuz veren, ancak "geçici hükümetler"in tutarsız politikalarına zaman içinde tavır takınan, genelde orta sınıflardan gelen intelijansiya mensuplarıydı. Hemen hepsi, eski imparatorluk coğrafyasında köklü bir siyasal dönüşümü simgeleyen Ekim 1917 Bolşevik İhtilaline cephe alarak, kendi ülkelerinde 1920-1921 dönemine dek süren "milli bağımsızlık" hareketlerinde rol oynayan insanlardı[2]. Ve yine, mültecilerin hemen hepsi 1920-1921 döneminde bolşevik hegamonyasının kesinleşmesinden sonra, uzlaşma imkanlarının kalmadığı atmosferde topraklarını terkederek dramatik "mülteci" yaşantılarına başlamışlardı[3]. Bu yaşantının batıdaki merkezleri ise, Paris, Prag ve Varşova olmuştu.

"Promethe hareketi"nin ikinci kategoride yer alan en önemli aktörü ise, I. Dünya Savaşı'nın karmaşa ortamında bağımsızlığına kavuşan, uzun dönemler boyu Almanya ve Rusya tarafından temsil edilen farklı çıkarların arasına şıkışmışlığın derin yaralarını taşıyan Polonya idi. İlk büyük savaş, modern Polonya için adeta dönüm noktasıydı. Pilsudski ve Dmowski liderliğindeki iki büyük grubun yoğun çekişmeleriyle süren iktidar oyununu, Kohn'un "şiddet ve kin şarkıcısı" dediği[4] "Polonya Sosyalist Partisi" lideri Pilsudski kazanmıştı. 1920 yazında Varşova'nın kurtarılmasında olağanüstü gayretleriyle karizma kazanan Pilsudski, avantajını kullanarak iktidara uzanırken, arkasında sosyalistlerin ve işçilerin desteği vardı. "Devleti yaratan millet değil, milleti yaratan devlettir" sözleriyle ün yapan Polonya lideri[5] 1926'da diktatörlüğünü ilan etmiş[6], özünde kırsal bir ülke olan Polonya'da kuramsal olarak mevcut çok partili hayata müdahalede bulunmamış, muhalefet gazetelerini hoş görmüş ve ekonomik yaşam üzerinde bütüncül bir siyaset uygulamamıştı[7]. Dış politikasını büyük ölçüde Fransa'ya yaslayan Pilsudski'nin ülkesi, onun 1935'de ölümüne dek siyasal çalkantılardan uzak kalmıştı[8].

1921 ilkbaharında Batılı devletlerin Sovyetlere saldırıya geçmesini bekleyen Pilsudski, bu gerçekleşmediği takdirde "ilk hamlede kurtulmaları daima mümkün olan Ukrayna, Kırım ve Kafkasya'nın kurtuluşlarının bugünkü nesiller tarafından görülemeyeceğini" söylüyordu[9]. Hala imparatorluk geleneğini sürdüren Sovyetlerin yıkılmaması Polonya için daimi bir tehditti ve "tarihi misyon" olarak ülkesini Avrupa'da "merkezi konum"a ulaştırmayı seçen Pilsudski'nin bu ideali büyük ölçüde Rusya'nın konumuna endeksliydi.

Çevresinin de paylaştığı düşünceye göre, bağımsızlığın ön koşulu Rus imparatorluğunun dağılmasıydı. O halde, Rusya'ya karşı bütüncül bir mücadele sürdürülmeli, ona karşıt tüm hareketlere destek verilmeliydi. Oysa Batılı devletler Pilsudski'nin beklentisini karşılamaktan uzak şekilde, önceleri el altından, daha sonra ise açıktan bolşevik Rusya ile siyasi ya da ekonomik bağlantı kurmakta gecikmediler ve Polonya yine geleneksel Rus tehdidinden kurtulamadı. 1924'te hala ısrarlı girişimlerini sürdüren Pilsudski bir taraftan Polonya'nın İstanbul'daki ateşemiliteri kanalıyla, mülteci liderlere destek verileceğini duyurmuş, öte taraftan da ilginç bir manevrayla Türkiye'ye ittifak önerisinde bulunmuştu. Ancak cumhuriyet kadroları daha "milli mücadele" döneminde "İtilaf kuşatması"na karşı bolşevik Rusya ile politik ilişki kurarak maddi yardım sağlamış, Kafkaslardaki bağımsızlık hareketlerine sıcak bakmamış, buralardaki iktidarları "İtilaf devletlerinin kuklaları" olarak görmüştü[10]. Nitekim, Azerbaycan'ın Nisan 1920'de "bolşevikleştirilmesi"nde Ankara'nın direktifleriyle hareket eden Halil Paşa'nın rolü vardı[11], Mustafa Kemal 14 Ağustos 1920'de B.M.M. kürsüsünde iki tarafın ortak hareket ettiğini açıklamıştı[12].

Bu çerçevede, kuzey komşusunu gücendirmeme politikası takip eden Türkiye, hem kendisinden optimist beklentilere sahip siyasi mültecilerin[13] çalışmalarına, hem de bir başka devletten, Polonya'dan gelen öneriye mesafeli durmuştu. Ama, kendi topraklarında bulunan mültecilerin başka yerlerde faaliyet göstermesine ses çıkarmamış, hatta bu muhtemel bela kaynaklarının uzaklaşmalarını teşvik etmişti.

Bu noktadan sonra, Polonya Rusya'yı küçük parçalara ayırmak amacıyla, "Beyaz Ruslar ve Ermeniler hariç, Sovyetler Birliği'ndeki bütün Rus olmayan milletleri ihtiva eden Promethe Birliği (Ligue Promethee)"nin[14] organizatörü, siyasi ve ekonomik destekçisi olarak beliriyor; sadece 1926-1936 döneminde, yaklaşık 400 bin dolar tutarındaki bir fonu, kaideten siyasi bir güç oluşturmaması gereken mülteci faaliyetlerine aktarıyordu. 1928'den önce, muhtemelen 1926'da teşekkül eden ve bir klup tarzında çeşitli ülkelerde örgütlenerek anti-bolşevik ve anti-Rus bir çizgide faaliyet gösteren "Promethe Birliği"[15] gerçekte "şemşiye bir teşekkül"dü.

Bu katılımcı profili, gelmiş geçmiş en büyük siyasi mülteci hareketi "Promethe"nin haklı şekilde "Rusya mahkumu milletler bloğu" olarak tanımlanmasına yol açmıştır. 1917-1921 arası dönemde eski Rus imparatorluğu coğrafyasında dikkatleri üzerlerinde toplayan Roman Smal Stotski (Ukraynalı), Mehmet Emin Resulzade, Ali Merdan Topçubaşı (Azeri), Noy Jordanya, Akaki Çhenkeli (Gürcü), Mustafa Çokayoğlu (Türkistan), Cafer Seydahmet Kırımer (Kırımlı), Ahmet Tsalıkkatı, M. Girey Sunç, Tausultan Şakman (Kuzey Kafkasyalı) gibi simalar da hareketi tanımayı kolaylaştırmaktadır.

Uzun süre, "bağımsız milli devletler"in tesisini amaçlayan birçok mülteci grubun iştirakiyle Ukraynalı siyasetçi Roman Smal Stotski başkanlığında çalışan birliğin merkezi, bu grupların faaliyetlerini uyumlu hale getirme, onların bir strateji ve program dahilinde aktivite göstermesini sağlama işlevini yüklenmişti. Her grubun ikişer asli üye ile temsil edildiği merkez, ortak politikalar ve söylemler üretiyor, "Milletler Cemiyeti" de dahil olmak üzere, her zeminde Sovyet aleyhtarı girişimlerini sürdürüyordu. Örneğin, "Milletler Cemiyeti"nin XV. Oturum Başkanlığı'na (18 Eylül 1934) ve XVI. Oturum Başkanı Eduard Beneş'e verilen notalarda, Sovyetler Birliği'nin cemiyete kabulu sert usluplarla protesto edilmişti[16].

"Promethe Birliği", üst yayın olarak "Promethe" mecmuasını neşrederken, her mülteci grup, tümü şuurlu olarak dünya kamuoyunun yankısına göre uyumlanan[17] kendi dergilerini yayınlıyordu. İdil-Ural Boyu mültecileri "Milli Bayrak", Kırımlılar "Emel", Azeriler "İstiklal" ve "Kurtuluş", Gürcüler "Şahartvelo" Türkistanlılar "Yaş Türkistan" dergileri kanalıyla etkili propoganda faaliyeti gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca, Varşova Şark Enstitüsü'nün ciddi bir yayını olan "Wschod" (Şark) "Rusya mahkumu milletler"in sesini Avrupa'ya aksettirmekteydi.

Özetle, tarafların karşılıklı çıkarları temelinde şekillenen Promethe hareketi, 1926-1940 arası dönemde süren konjontürün bir ürünü idi. Polonya'nın stratejik kaygıları ve sovyet ideolojisini benimsemeyen sosyal demokrat ve liberal milliyetçilerin beklentileri bu büyük teşkilatın arkaplanını meydana getirmişti.

Kafkasya Dağlıları Halk Partisi

Promethe hareketi ya da birliği içinde Kuzey Kafkasya mültecileri Kafkasya Dağlıları Halk Partisi (KDHP) tarafından temsil edilmişlerdi. Vano Kavtaradze'nin "aydınlar ve üniversite gençliği arasında vatanı özgürleştirme hareketini" güçlendirmeye çalışan ve "sürgünde yıldızı parlayan politik bir örgüt" olarak tanımladığı bu teşekkül[18] aynı zamanda Kuzey Kafkasya mültecilerinin kurdukları ilk ve tek "parti"dir. Önceleri "Narodnoya Partiya Volnıh Gortsev Kavkaza" (Hür Kafkasya Dağlıları Halk Partisi), daha sonra ise "Narodnoya Partiya Gortsev Kavkaza" (Kafkasya Dağlıları Halk Partisi) ünvanını kullanan organizasyon, Barasbi Baytugan'ın kaydına göre, 18 Kasım 1926'de kurulmuştur[19].

1920-1921 göçmenlerinin Batı'da yerleştiği ülkelerden biri olan Polonya, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren "Doğu Sorunu"nun bir parçası olarak süren Kafkasya problemine ilgi gösteren ve özgürlük mücadelesine destek veren mahfillere sahipti[20]. Yüzyılımızın ilk çeyreğine de uzanan bu ilişki[21] Polonya lideri Pilsudski tarafından "Promethe" çizgisinde, yeni bir formatta devam ettirildi.

KDHP hareketinin organizatörü rolünü, Polonyalı siyasetçilerle en azından 1924'ten beri teması bulunan Said Şamil yüklenmişti[22]. Yine Baytugan'ın anlatımına göre, bu ismin Avrupa'daki Kuzey Kafkasya kolonisi arasına gelişi bir "heyecan dalgası" yaratmıştı[23]. Said Bey'in Kafkasya'nın en fazla bilinen ailesine mensubiyeti, üstelik dedesi İmam Şamil'in[24] dipdiri yaşayan hatırası onun ismini, aralarında Kudüs Müftüsü Hüseyni'den, Hitler'in danışmanı Rosenberg'e kadar birçok politikacı nazarında cazip kılmıştı. İyi bir eğitim alan, genç yaşında Kuzey Kafkasya'ya dönerek "nominal bir lider" görüntüsünde[25] bağımsızlık mücadelesine iştirak eden Said Şamil "Rus mahkumu milletler davasıyla yakından ilgilenen" ve bu alakayı "Türkiye'ye de resmen bildiren" Pilsudski liderliğindeki Polonya'nın sağladığı imkanları "yeni ufuklar"ın açılması olarak algılamıştı[26]. Nihayet Said Bey 1926 sonbaharında yanında muazzam bir kitap koleksiyonuyla Varşova'nın yolunu tuttu[27].

Varşova artık "milli faaliyetin hazırlık merkezi ve karargahı" idi ve partinin temelini Prag'daki "münevver gençler" oluşturuyordu[28]. Kuzey Kafkasyalı sosyal demokratlarca saygıyla anılan ve düşünsel beslenme kaynaklarından biri olan Ahmet Tsalıkattı da bozulan sağlığına rağmen harekete destek vermişti[29]. KDHP'nin görünür liderliğini, bir triumvira şeklinde en azından 1930'lu yıllarda paylaşan Mehmet Girey Sunç, Tausultan Şakman ve İbrahim Çulik de mülteci saflarında dikkat çeken isimlerdi. Balkar kökenli Sunç, 1917 İhtilalinden evvel bugünkü Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin başkenti Nalçik'te yerel halk mahkemesi üyeliği yapmış, Tiflis'te Çar Naibliği'ne bağlı çeşitli komisyonlarda kendi bölgesiyle ilgili çalışmalarda bulunmuş, bağımsızlık hareketine katılmıştı[30]. Çulik hakkında bildiklerimiz şimdilik yazılarıyla sınırlıdır. Buna karşılık, sacayağındaki diğer isim Şakman'ın da ülkesinin bağımsızlık hareketinde rol aldığı bilinmektedir. 5 Mart 1917'de Vladikavkaz'da toplanan kurultayın organizatörü olan Şakman "Birleşik Kafkas Dağlıları Birliği Geçici Merkezi" üyeliği de yapmıştı[31]. Parti Genel Sekreterliği makamını, 1931'de istifa etmesine rağmen, bu çekilişi kabul edilmeyen Said Şamil işgal ediyordu[32].

"Kafkasya Dağlıları Halk Partisi"nin öncülü, Çekoslovakya'da resmi çevrelerin yardımlarını alarak kurulan ve göçmen gençlere burslar, üyelerine sosyal yardımlar tedarik eden "Soyuz Gortsev Kavkaza" (Kafkasya Dağlıları Birliği-KDB) adlı örgüttü[33]. 1924-1925 döneminde kısa ömürlü "Kavkazski Gorets" adlı dergiyi de yayınlayan KDB bünyesinden Çerkaski, Baytugan, A.B. Kulatti, M.B. Kulatti, Kundukh, Magoma, Bilatti, Bessolt, Kanukati, Zangi, Canbek gençler KDHP'ye iştirak etmişti. Bununla birlikte, partinin kapıları herkese açılmamış, bazı isimler yeni organizasyondan özellikle uzak tutulmuştu. KDHP'nin ilk periyodiği "Volnıye Gortsı"nin sayfalarında redaktör Aytek Kundukh tarafından sert bir dille eleştirilen KDB başkanı Hatağogu bunlardan biriydi[34]. Yeni organizasyon bünyesinde bulunan ilginç bir grup da, 1927'de sözleşmeli statüde Polonya Ordusu'nda göreve başlayan Bahaeddin Hurş, Hüseyin Kumuz, Yusuf Umaş gibi isimlerin yer aldığı subaylardı.

Kasım 1926'dan itibaren KDHP merkezi, süratle dağınık diaspora kesiminin teşkilatlanmasına yöneldi. Ortadoğu ülkelerindeki ve açık faaliyetlere izin verilmeyen Türkiye'deki eski ya da yeni Kuzey Kafkasya kolonileri ulaşılabilecek hedefleri teşkil ediyordu. Çok geçmeden bu çalışmada belirgin bir mesafe alınmıştı. Daha 1920'de Kafkasya problemine ilgi gösteren Kral Faysal'dan yardım sağlanmış, Şam'da "Çerkes Birliği" (1928), "Kafkas Cemiyeti" (1931) ve "Çerkes Edebiyat Cemiyeti" (1933), Kahire'de "Çerkes Kardeşlik Cemiyeti" (1932) gibi legal yapılanmalarla KDHP faaliyetleri desteklenmişti.

Ayrıca, dönem itibarıyla, en seçkin devlet ricali, zengin tabakası Çerkeslerden meydana gelen Mısır'daki koloninin kültürel merkezi, uzun bir dönem "El-Ezher" bünyesindeki "Çerkes Şubesi" olmuştu. İngiltere ve Fransa'nın ağırlıklı olduğu Ortadoğu bölgesindeki organizasyonda Said Bey'e "Kafkas Teali Cemiyeti"[35] kurucularından avukat Musa Kazım Bey yardım ediyordu. Rasem Rüşti, Raşid Rüstem, Abdülhamid Galib, Ömer Beytugan, Abdülhamid Hağonduko, Emin Semgug, Blenav Batoko Harun[36] gibi isimler Promethe hareketinin ve KDHP'nin yerel liderliğini yaparlarken, Türkiye'de 150'likler listesine alınarak vatandaşlıktan çıkarılan Tarık Mümtaz Göztepe gibi simalar da faaliyetlere iştirak ediyorlardı[37]. Bu coğrafyadaki en mühim aktivite, "Çerkes Birliği"nin KDHP ve Promethe fonlarından yararlanarak 1928'de yayınlamaya başladığı "Marc" (Marj) gazetesi idi. Dört dilde yayınlanan (Adigece-Fransızca-Arapça-Türkçe) bu gazete 1931'de Suriye hükümetinin emriyle kapanacaktı.

En kalabalık Kuzey Kafkasya kolonisinin yaşadığı Türkiye'de ise ne KDHP, ne de başka bir grup legal çalışma yapma olanağı bulamamıştı. Geleneksel Osmanlı yaklaşımına adeta taban tabana zıt bir tutum sergileyen Cumhuriyet Türkiyesindeki uygun olmayan koşullar, partinin Türkiye'deki açık faaliyetlerini engelliyordu. Sovyetlerle ilişkileri sarsabileceği düşüncesiyle uzun süre bu tarz hareketlere sıcak bakmayan, Türkiye tavizkar davranmayacağını da ortaya koymuştu. Kafkasya'daki tavırları dolayısıyla çağdaşlarının bir kısmınca "teslimiyetçi" konumda değerlendirilen ve 1921'de Türkiye'ye yerleşen General Mikail Halil'in[38] başına gelenlerin mülteci topluluğu üzerinde olumsuz izler bıraktığı düşünülebilir. Mikail Halil, hemşehrisi General İsa Ruhi Paşa ile birlikte "Tarikat-i Salahiye" mensubu olarak suçlanarak "Ankara İstiklal Mahkemesi"nde sanık sandalyesine oturtulmuştu[39]. Çoğunlukla seramonik düzeyde kalan çalışmaların en uç örneği, 1922 yılında "Kafkas Teali Cemiyeti"nin kurucularından Dağıstanlı Seyyid Tahir tarafından İstanbul'da yayınlanmaya başlanan "Yeni Kafkasya" isimli dergi idi. KDHP tarafından "kardeş yayın" ilan edilen bu dergi[40], siyasi sebeplerle Kasım 1927'de yayınına son vermek zorunda kalmıştı[41]. Bununla beraber KDHP Türkiye'de eski "Milli Ajans Müdürü" Hüseyin Tosun Şhapli, Mehmet Fetgeri Şöenu, Seyyid Tahir, Tevfik Çiper, Ahmet Ali Şurdum gibi isimlerden destek alıyordu.

Yanında iki mülteci Kuzey Kafkasyalıyı müşavir sıfatıyla istihdam eden Arnavutluk Kralı Zogo'nun da KDHP'ye dolaylı ya da dolaysız bazı yardımlar verdiği söylenebilir. Bu müşavirlerden biri askeri danışman olarak görev yapan eski "Çerkes Süvari Tümeni" subaylarından Kuşuk Uluguay, diğeri ise, muhtemelen ekonomik - siyasi konularda danışmanlık yapan Gazihan Bessolt idi[42].

Örgüte doğrudan katılımları tesbit edilememekle birlikte, A.B.D.'ne yerleşen bazı mültecilerin de parti merkeziyle ilişki kurdukları anlaşılmaktadır ki, KDHP yayınlarında "I.N." imzasıyla A.B.D.'ndeki muhacir kolonisine ilişkin haberleri gönderen eski "Çerkes Süvari Tümeni" subaylarından İslam Natırbof bunlar arasındadır[43].


Kafkasya Dağlıları Halk Partisi'nin Hedefleri

Kendisini, Sovyet sömürgesi haline getirilen Kuzey Kafkasya'nın bağımsız yaşamasını hedefleyen politik bir teşekkül olarak tanımlayan ve "birlik ideali"ne yönelik çalışmalar taahhüt eden KDHP'nin tüzük ve programından her ne kadar mahrum isek de, partinin "ideoloji"sine, düşüncelerine ve yaklaşımlarına ilişkin panoromayı, süreli yayınlara bakarak çıkartabilme olanağımız vardır. Benzer şekilde, aktiviteler ve ittifaklar da KDHP'nin karakteristiklerini yakalamayı kolaylaştırmaktadır.

Parti mensuplarına göre, 1917 Rus ihtilaline "hazırlıksız yakalanan" Kuzey Kafkasya[44] önüne gelen büyük fırsatı kullanamamıştı. 1933'de bir mültecinin kaleminden çıkan satırlar, acımasız bir hesaplaşmanın yapıldığını göstermektedir[45]. Bundan pek farklı olmayan merkezdeki yaklaşım da, gelinen noktayı "başarısızlık" olarak tanımlıyordu. Başarısızlıkta dışşal faktörlerin yanısıra, yüksek politika takip edemeyen, plan ve programdan mahrum kadrolar da rol oynamışlardı.

Kuzey Kafkasya'nın Rus imparatorluğu'na dahil edildiği zamanki tarihsel sınırları, güney kısımları komşu cumhuriyetlerle yapılacak anlaşmalarla düzenlemek üzere "siyasal sınırlar"ın da esası kabul eden[46] KDHP'nin kullandığı diskur, Rus olan herşeye ve Sovyet rejiminin bütün yönlerine; "milli bolşevikler" olarak nitelendirilen yerli "işbirlikçiler"e de karşıttı[47]. Partiye göre, Sovyet ve Çarlık idareleri arasında sadece renk farkı bulunmakta; "sömürgeci" karakter süregitmektedir. Ülkenin demografik görünümünü farklılaştıran kolonize siyaseti devam etmekte, çeşitli dil grupları yaratılarak milli kültüre sistematik darbeler atılmakta, ekonomik kaynaklar hakim unsur Ruslar lehine kullanılmaktadır. Sovyet yönetimi, halkın arzusu hilafına, ülkede tarihsel sınırları kucaklamaktan uzak ve "parçala ve hükmet" politikasını yansıtan "bir çok muhtar vilayetler" teşkil etmiştir[48].

"Ulusların kendi kaderini belirleme hakkı"nı söylemine dahil eden KDHP, genelde "Rusya mahkumu milletlerin", özelde de yine aynı konumdaki bütün Kafkasya milletlerinin kader birliğine inanmaktadır. KDHP mensuplarının çeşitli zamanlarda yer yer "rövanşizm" kokan bazı ifadeleri[49] ve sıklıkla vurgulanan "karşıtlık" zeminleri, partinin reaksiyoner konumuna işaret ediyorsa da, gerçek durumun farklı olduğu söylenebilir. Basite indirgendiğinde "siyasal yapı"yla ilişkili "devlet kurma" probleminin yanısıra; siyasal gelişme ve değişmenin kültürel boyutuyla daha çok alakalı ve halkın merkezi politik sisteme bir bütün olarak sadakat ve bağlılığını hedefleyen "toplum kurma" sorununa[50] da eğilinmesi bu düşünceyi destekler mahiyettedir. KDHP mensupları Renan, Gumplowicz, Jellinek, Kulezycki, Kommarniki, Şerer gibi yazarların batılı kavramlarını devşirerek geliştirdikleri söylemlerinde, Kuzey Kafkasya halklarının birliğini işliyorlardı. Dil farklarına rağmen bu birlik "asırlardan beri devam eden müşterek tarihi mukadderat, doğrudan komşuluk ve sıkı irtibat sayesinde teşekkül etmiş"ti[51]. Soy ve ırk birlikteliğinin dominant olduğu "millet" kavramından bilinçli şekilde kaçınan kadro, bu olguyu psikolojik, sosyolojik ve kültürel eksene oturtmuştu. Kuşatıcı özellikler taşıyan ve "etnik kimlik" yansıtan kısırlıktan uzak "millet", "soy ve ırk" motifleriyle izah edilemeyecek, "tarihsel ve kültürel bir bütünlük"tü.

Parti programının anahatlarının verildiği Mart 1927 tarihli bildiriye göre, KDHP, Kuzey Kafkasya coğrafyasında, "milli devlet" opsiyonunu benimsemekte ve 1917 Andi Kurultayı'ndaki (18 Eylül 1917) kararlara ters düşmeyen "Bağımsız Kuzey Kafkasya Federatif Cumhuriyeti"nin kurulmasını temel hedef ilan etmektedir. Sözkonusu bildiride ırk, cinsiyet ve inanç ayırımı yapılmaksızın herkese genel seçim hakkının tanınacağı, tüm özgürlüklerin temin edileceği, yeraltı zenginliklerinin millileştirileceği, bütün toprakların halka devredileceği, doğal zenginliklerin işlenmesinde özel sermaye ve girişime kolaylık tanınacağı, ülkenin gelişme sürecinde ticari ve endüstriyel faaliyetlere öncelik verileceği deklere edilmiştir[52].

Belirtilen hedeflerin gerçekleşmesi ise, dünya dengelerinde farklılaşmalara yol açacak yeni bir hareketliliğe, patlayacak bir dünya savaşına endekslenmişti. Diğer mülteci teşkilatları gibi KDHP de, bu beklentisini açıkça dile getirmekten kaçınmamıştı: "Biz yeni bir harbi sabırsızlıkla bekliyoruz. (...) Bu muhtemel harbin neticesi bizce meydandadır: harp Rusya'nın parçalanmasıyla sona erecektir"[53].

KDHP'nin "devlet", "siyasal sistem" ve "siyasal rejim" olgularıyla alakalı yaklaşımları ise, en azından kuramsal düzeyde "vatandaşlık hukuku"nun cari olduğu batının çoğulcu tipolojilerine yakın gözükmektedir. "Halkın kendi kaderini belirme hakkı"nın ve geleceğe emin adımlarla yolalabilmenin bir ifadesi halinde değerlendirilen "devletleşme"ye asla bir "kudsiyet" izafe edilmemiş; bu tarz yaklaşımlarda başta Varşova Şark Enstitüsü Başkanı Sedletski olmak üzere emigrasyon dışındaki bazı isimlerden de destek alınmıştı[54].

Son tahlilde, "belli bir coğrafyayı paylaşma"nın ve "vatandaşlık" olgusunun ağır bastığı, bir ülke hedefi gösteriliyordu ve "Hür Kuzey Kafkasya'da bir Avar, bir Kabardin, bir Balkar, bir Osetin, bir Çeçen, bir Kumuk vs. değil, ancak Kuzey Kafkasyalı olmalıdır"[55] şeklindeki sözler aslında, "Kuzey Kafkasya Milleti" yaratılmasına ilişkin ciddi bir öneri idi.

1930'lu yılların ortalarına kadar revaç gören "federal yapılanma" düşüncesi[56] Avrupa odaklı etkilerle giderek dışlanmış, buna karşılık merkeziyetçi eğilim belirginleşmişti. Nitekim, bir "Kuzey Kafkasya Milleti"nin varlığından hareket eden Balo Bilatti, ülke için "en iyi politik kuruluş şeklinin, bazılarının savunduğu federalizm değil, belki de yerinden yönetimli ve bazı eyaletlere verilecek özerklikle donanmış üniter bir devlet sistemi" olduğunu yazacaktır[57].

"Ortak Dil" ve "Resmi Lisan"a İlişkin Arayış: "Kuzey Kafkasya Dilleri Komisyonu"

"Kuzey Kafkasyalıların temel problemleri arasında dil meselesinin yeri ne idi ve bunca farklı lisanın bulunduğu bir coğrafyada gelecek nasıl inşa edilebilecekti?" Bir "Kuzey Kafkasya milleti"nden bahseden KDHP kadroları bu tarihsel paradokstan elbette habersiz değillerdi. Nitekim "Gortsı Kavkaza"nın ilk Türkçe-Rusça nüshasında "tek bir milli gövde halinde birleşilmesine rağmen", "anlaşmak ve bir rabıta, ilişki kurmak için" Kuzey Kafkasya halklarının Rus dilini kullanmaları "kaderin acı bir tecellisi" olarak yorumlanmış[58], "ortak dil" ve "resmi lisan"dan mahrumiyetin "milletleşme sürecini" ağırlaştıran en önemli unsurlar arasında bulunduğu ifade edilmişti.

Parti problemle ilgili açık bir tavır sergilemekten kaçınmakla birlikte, konunun ehemniyeti geniş bir tartışmanın yapılmasını gerektiriyordu. 1930'lu yıllarda KDHP "sadece problemin tartışılmasını sağlamak" gibi bir işlevle ve aynı zamanda herhangi bir dil tercihinde "şimdilik taraf olmayacağını" deklere ederek yayın organlarının sayfalarını son derece ilginç, renkli, kimi zaman da sert dozajlı polemiklere açtı[59] . "Ortak dil" arayışlarına yönelik ilk cesaretli çıkış, yer yer güçlü sosyolojik analizleri içeren ve "Şimali Kafkasyalıların Esareti" başlıklı bir makale idi[60]. Türkiye'deki eski muhaceret mensuplarından ve "Abat" mahlasını kullanan bir hukukçu olan Tevfik Çiper'e[61] göre, "esaretten kurtulmak", öncelikle ortak alfabe ve resmi lisan meselesinin halline bağlıydı. Problemin birinci ayağı, latin harfleri esas alınarak sonuçlandırılabilirdi. Buna karşılık, Kuzey Kafkasya dillerinin "üstünde", "resmi lisan" için üç alternatif sözkonusu edilebilirdi. Çiper'in ilk alternatifi "Rus veya Türk dili gibi resmiyet kazanmış bir lisanı kabullenmek", ikincisi "Kuzey Kafkasya dillerinden birini resmi dil kabul etmek", üçüncüsü ise "esperantodan esinlenerek yeni bir dil meydana getirip, bunu kabullenmek" şeklinde sıralanıyor, kişisel tercihi ise "birkaç asırda oluşabilecek yapay dil"le ifade ediliyordu[62].

Bu ilginç yaklaşıma karşılık, partinin diğer mensupları da Hobsbawm ya da Gellner'in "sosyal mühendislik" argümanına uygun gözüken[63] farklı düşünceleri dile getirmekten kaçınmamışlardı. Kosta Zangi "müşterek bir devlet diline malik olmanın büyük bir fayda ve kazanç" olmasına rağmen, meselenin kısa dönemde halledilemeyeceğini, "şimdiden kafa yormanın ve tavır almanın da gerekli olmadığını" söylerken[64]; Bilatti İsviçre, Belçika ve "diğer çok dilli milletler"den daha şanslı gördüğü Kuzey Kafkasya'da "milli birlik unsurları çok güçlü olduğu için bu engelin her zaman aşılabileceğini"[65] belirtiyor, "şimdiki merhalede Kuzey Kafkasya kabilelerinin, kendi 'milli benlik'lerinin muhafazası için en iyi bir silah olan ana dillerini muhafaza etmek mecburiyetinde" bulunduklarını, "istiklal elde edildiği, hür milli mevcudiyet devresine girildiği günden itibaren müşterek milli bir dilin vücuda gelmesine şuurlu olarak çalışılması" gerektiğini söylüyordu[66].

Dergilerin ulaştığı yerlerden gelen mektup ve yazılar, açık bir tavır sergilemekten kaçınan, ancak "devlet" ve "toplum" kurma hedeflerine sahip, dolayısıyla probleme kayıtsız kalması düşünülemeyecek KDHP merkezini şaşırtmış olmalıdır. Nitekim, 1935 kışında, "Kuzey Kafkasya dilleri için ortak bir alfabe düzenlemek" ve "bütün Kuzey Kafkasya kabileleri için ortak bir dil oluşturmak üzere", "Varşova Şark Enstitüsü" bünyesinde Leh akademisyenlerin de katkılarıyla kurulan "Kuzey Kafkasya Dilleri Komisyonu" problemin algılanışını göstermektedir. "Milletleşme sürecini" hızlandıracak bir unsur olarak "ortak dil" ve "resmi lisan" meselesi Kuzey Kafkasyalılardan Barasbi Baytugan, Balo Bilatti, Mogamed Çukua, Ahmet Canbek, Hüseyin Kumuz, Bahaeddin Hurş, Yusuf Umaş gibi isimlerin yanısıra, Enstitü Başkanı Senatör Stanislav Sedletski, Enstitü Genel Sekreteri Prof. (Olgierd) Gurka, Prof. Ponyatovski, Prof. Zayançovski, Prof. Domaşeviç gibi Promethe destekçilerinin de katılımıyla çözümlenmeye çalışılmıştır.

1935 Temmuzuna dek süren komisyon çalışmaları "gelecekte Kuzey Kafkasya'nın ortak devlet dili meselesinin çözümünde bazı pratik materyaller elde edildiği" açıklanarak tamamlanırken, Sovyet hükümetinin o dönemlerde kabul ettiği Latin alfabesi kabul görmüş, karşılaştırmalı çalışmalarda muhtelif yerli diller arasında "100'den fazla ortak kelime" belirlenmiş, bu kelimelerin Kumuk lisanına aktarılarak "kabilelerarası dil" olarak kullanılması uygun bulunmuştu[67].

"Kafkasya Konfederasyonu"nun Aktörü Olarak KDHP

"Promethe Birliği" içinde yeralan Kuzey Kafkasya, Gürcistan ve Azerbaycan merkezleri ayrıca, Kafkasya milletleri arasında yakınlaşma ve birliğin sağlanması misyonuna sahip, "Komiteta Nezavisimosti Kavkaza" (Kafkasya İstiklal Komitesi) adlı alt örgütü işletiyorlardı. Üç mülteci teşkilatın Kafkasya'nın bütününe yönelik projesi, 1918'de muvaffak olamayan planın hemen aynısıydı. Kafkasya'nın bütününün "yaşamsal çıkarlarının korunması" bir amaç olarak kabul ediliyordu. Tasavvur edilen hedefe yönelik en somut adım ancak 1934'te atılabildi ve 14 Temmuz 1934'de Brüksel'de "Kafkasya Konfederasyon Misakı" imzalandı.

Azerbaycan Milli Merkezi adına M.Emin Resulzade, Ali Merdan Topçubaşı, Gürcistan Milli Merkezi adına Noe Jordania, Akaki Çhenkeli ve Kuzey Kafkasya Milli Merkezi adına Mehmet Girey Sunç, İbrahim Çulik ve Taulsultan Şakman tarafından 14 Temmuz 1934'de Brüksel'de imzalanan bu anlaşma, her bir cumhuriyetin milli karakter ve mülki bütünlüğünün muhafaza edildiği, dışta bütün cumhuriyetler namına bir bütün olarak hareket edecek "Kafkasya Konfederasyonu"nu öngörüyordu. Projeye göre, müşterek siyasi ve gümrük sınırları olan bu devletin dış politikası konfederasyonun yetkili organları tarafından idare edilecek, sınırların korunması bu yapıya dahil cumhuriyetlerin ordularından oluşan ve tek kumanda altında bulunacak "konfederasyon ordusuna" bırakılacak, cumhuriyetler arasında çıkabilecek ihtilaflar bütün kararlarına tamamen uyulacak "Konfederasyon Yüksek Mahkemesi"nce çözümlenecek, bu esaslardan hareketle uzmanlar tarafından anayasa projesi hazırlanacaktı. Anlaşmaya ayrıca Ermenistan da katılabilecekti[68].

Jordania, anlaşmanın akabinde yayınlanan yazısında Kafkasya'yı "bir organizma, coğrafi ve iktisadi bir bütün" olarak tanımlamış, gelinen noktayı "bugünkü savaşla, yarınki zaferin hukuki ifadesi" diye yorumlamıştı[69]. Resulzade ise, prensiplerdeki uzlaşmadan ziyade, ortak teşkilatlanmanın önemine dikkat çekmişti[70]. Anlaşmaya Kuzey Kafkasya adına imza koyanlardan Çulik de "müşterek Kafkasya ruhunun yeniden canlanması" halinde değerlendirdiği gelişmenin "bölgesel bir hadise" olarak kalamayacağını belirtiyordu[71].

Anti-bolşevik Avrupa sahnesinde "Kafkasya Konfederasyonu Anlaşması", Stanislav Matskeviç'in Vilno'da yayınlanan "Slovo" gazetesinde çıkan yazısında da izlendiği gibi ilgiyle karşılanmış;"doğu Avrupa'daki siyasi dengenin, bağımsız bir Kafkasya'nın mevcudiyetine bağlı" olduğu yorumu yapılmıştı. Diğer taraftan, en ilginç yaklaşımlardan biri Polonya Tatarlarının yayın organı "Zycie Tatarskie" mecmuasında sergilenirken, "misakı imza eden Kafkasya halklarının aynı zamanda müslüman ve hristiyan dünyası arasında dahi sembolik bir ittihad yaptığı" belirtilmişti[72]. Buna karşılık, babasının hastalığı dolayısıyla KDHP merkezinden uzun müddet ayrı kalan ve muhtemelen bu girişimdeki Gürcü ağırlığından ve "kendisini kösteklemek üzere" onlara destek veren Azerilerden rahatsızlık duyan Said Şamil, çok sonraları "Ermenistan'ın bu birliğin dışında kalmasını"n aslında "anlaşmazlığın teşhiri" olduğunu söylemiştir[73].

KDHP'NİN Karşıt Mülteci Organizasyonlarla İlişkileri

Rusların "kızıl" ya da "beyaz"ı arasında fark görmeyen KDHP, sovyet rejimi karşıtı olmalarına rağmen Rus mülteci gruplarıyla ilişkilerinde daima mesafeli ve uzlaşmaz bir tavır sergilemişti. 1929 yılında muhaceretin yabancısı olmayan M.Abatsiyev ve H. Hatayev'in[74] çevresindeki birkaç Kuzey Kafkasyalının kurduğu "Soyuz Naroda Kavkaza" (Kafkasya Milletler Birliği) adlı oluşum KDHP yönetimince, Milyukof önderliğindeki "Rus Demokrat Birliği"nin uzantısı olarak değerlendirilmiş[75], "beyinleri altüst olmuş bu insanlar" kıyasıya eleştirilmişti[76].

Partinin Rus mülteci örgütlerin tamamına yönelen tavrından çok daha serti, oldukça sağda kalan bazı Ukrayna ve Kazak örgütleri için geçerli olmuştu. Kafkasya topraklarında hak iddia eden, "suni izahlar"ın savunucuları Kazak gruplar "Rus emperyalizminin oyunlarından kurtulamayan" ve "ciddi bir lisanla konuşma" yapılamayacak unsurlardı[77]. KDHP bundan başka, Konovalets'in liderliğinde Varşova'da faaliyet gösteren "Ukrayna Milliyetçileri Teşkilatı" (O.U.N.) ile de kimi zaman alevlenen çekişmelere taraf olmuş, bu grubun hedefleri "tahakkuk etmekten çok uzak hayaller" şeklinde eleştirilmişti[78].

Partinin çekişme içinde olduğu en kuvvetli mülteci organizasyon ise, sabık Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Haydar Bammat'ın çevresinde toplanan rakip "Kavkaz" grubu olmuştu. "Promethe Birliği'nin ve "Kafkasya Dağlıları Halk Partisi"nin sağında bir teşkilat olan "Kavkaz"la[79] ilişkiler özellikle 1934 yazında "Kafkasya Konfederasyon Misakı"nın imzalanmasından sonra sertleşmiş; Bammat başta Barasbi Baytugan'ı hedef alarak KDHP'yi yıpratmaya çalışırken, KDHP merkezi de kendisini totaliter eğilimlere prim vermekle itham etmiş, "siyasi bezirganlık", "demagoji" ve "ucuz reklam" yapmakla suçlamıştı[80].


KDHP'NİN Konferans-Toplantı ve Yayınları

1926-1940 arası dönemde bir dizi aktivite sergileyen "Kafkasya Dağlıları Halk Partisi"nin etkinlikleri birkaç başlık altında toplanabilir. Etkili bir propogandaya yönelik bu çalışmaların araçları konferans, toplantı ve yayınlardan ibaretti. Genelde Çek ve Leh kamuoyunu, üniversite öğrencilerini ve elbette kendi halkını hedefleyen parti, diaspora tarihinin en başarılı örgütü de sayılabilir.

a- Konferanslar-Toplantılar-Merasimler

KDHP'nin konferans etkinlikleri, sıklıkla Varşova'daki "Instytutu Wschodniego w Warszawie" (Varşova Şark Enstitüsü) ve "Promethe Klübü", Brno'daki "Çek-Leh Klübü" binalarında gerçekleşiyordu. İlk büyük konferans, 1877-1878 Kafkasya başkaldırısının 50. yıldönümü dolayısıyla KDHP Prag teşkilatı tarafından organize edilmiş ve 28 Nisan 1927 günü Graf Oteli'nin büyük salonunda sosyal demokrat, sosyalist devrimci, sosyal federalist mülteci grupların temsilcilerinin de katılımıyla kalabalık bir dinleyici kitlesi karşısında Ahmet Tsalıkattı "Borba za volyu gor Kavkaza" (Kafkas Dağlarının Özgürlük Mücadelesi) başlıklı anlatımı sunmuştu[81]. Başta Kullati kardeşler olmak üzere, parti üyeleri değişik tarihlerde çeşitli konuları işlemişlerdi: Barasbi Baytugan "Kuzey Kafkasya İntelijansiyasının Geçmişteki Hataları"[82], Tambiy Elekhoti "Partinin Kuzey Kafkasyalılar Arasındaki Rolü"[83], Adil Bek Kulatti "Kuzey Kafkasya"[84], Adil Bek Kulatti "Leh Muhacirlerinin Türkiye ve Şimali Kafkasya'daki Faaliyetleri"[85], Balo Bilatti "Kafkasya Konfederasyon Misakı'nın Ehemniyeti"[86], Mirza Bek Kulatti "Etnografik Bakımda Kuzey Kafkasya ve Kafkasya"[87], Kosta Zangi "Kafkasya Kadını"[88], Mogamed Çukua "Rus Emperyalizminin Merhaleleri" (13 Mart 1936- Varşova Şark Enstitüsü)[89], N.H.(acı) Bayramlı "1930'a Kadar Kafkasya'daki İsyan Hareketleri" (Mart 1936) [90].

Konferanslar dışında, çoğunlukla bağımsızlık yıldönümleri dolayısıyla düzenlenen toplantı ve merasim türü etkinliklerde de parti mensupları boy gösteriyordu. Örneğin, KDHP Prag teşkilatı 11 Mayıs 1927'de Kuzey Kafkasya'nın 9. bağımsızlık yıldönümü kutlamalarını organize etmiş, emigrasyonun önemli ismi Tsalıkattı burada bir konuşma yapmıştı[91]. Ukrayna kolonisinin 19 Mayıs 1927'de Prag'daki Graf Oteli'nde Ukrayna Demokratik Cumhutiyeti'nin 10. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlediği törene Aytek Kundukh KDHP adına katılarak söz almıştı[92]. 11 Mayıs 1930 günü Varşova'da Promethe Klübü merkezinde, klüp başkanı Roman Smal Stodski'nin de iştirak ettiği törende, Kafkasya cumhuriyetlerinin 12. bağımsızlık yıldönümleri kutlanmış, burada Kuzey Kafkasyalılardan İbrahim Çulik ve Said Şamil, Azerilerden Mehmet Emin Resulzade, Gürcülerden Simon Mdivani birer konuşma yapmıştı[93]. 12. bağımsızlık yıldönümü dolayısıyla Paris, İstanbul, Prag, Brno, Kuneytre ve Şam'da da benzer merasimler gerçekleşmiştir[94].

KDHP Genel Sekreteri Said Şamil, Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseyni'nin davetlisi olarak Ayaz İshaki ile birlikte Kudüs'te 7 Aralık 1931'de toplanan İslam Konferansı'na iştirak etmiş[95], Başkanlık Divanı'na en genç üye olarak seçilerek, burada komünizm aleyhine kararlar çıkmasında etkin rol oynamıştı[96]. Mayıs 1933'te Kafkasya cumhuriyetlerinin bağımsızlık ilanının 15. yıldönümü dolayısıyla Kafkasyalı kolonilerin bulunduğu şehirlerde kutlama törenleri organize edilmişti, 27 Mayıs 1933'de Promethe dergisi tarafından Paris'te "salle de la Mutualite" salonunda düzenlenen törenin benzerleri, 28 Mayıs 1933 günü Varşova ve İstanbul'da yapılmıştı[97].

Azerbaycan Milli Merkezi'nin önemli isimlerinden Ali Merdan Topçubaşı'nın Paris'teki cenaze merasimine KDHP'yi temsilen Sunç, Şakman ve Çulik bulunmuş; emigrasyondan ayrıca Gen. Y. Hağandoko ile Gen. T. Bekoviç Çerkaski de törene iştirak etmiştir[98]. Tausultan Şakman, defin merasiminde Topçubaşı ile ilgili bir konuşma yapmıştır[99].

Promethe liderlerince "keskin görüşlü bir devlet adamı" ve "milliyet umdesinin zaferine inanan" bir önder olarak tanımlanan[100] Polonya lideri Mareşal Pilsudski'nin 12 Mayıs 1935 akşamı ölmesi üzerine "Kafkasya Konfederasyon Şurası" 13 Mayıs 1935'te Pilsudski'nin eşine başsağlığı telgrafı çekmiş, KDHP liderlerinden Mehmet Girey Sunç, 15 Mayıs 1935'te Belveder Sarayındaki katafalkı ziyaret etmiş, 17 Mayıs'taki cenaze törenine Kuzey Kafkasya delegasyonu milli bayraklarıyla katılmıştı[101]. Pilsudski'nin anıt mezara nakli dolayısıyla Temmuz 1935'te gerçekleştirilen törene Kafkasya kolonisi kalabalık bir toplulukla iştirak ederek mezara Kafkasya toprağı serpilmişti[102].

Promethe teşkilatının 31 Mayıs-1 Haziran 1936 günleri arasında Varşova'da düzenlediği "Dil Kurultayı"na katılan KDHP, sovyet dil ve kültür siyasetini tel'in eden kararlara imza koymuştur[103].

b) Süreli Yayınlar

KDHP'nin "Volnıye Gortsı" ile başlayıp "Gortsı Kavkaza" ve "Severnıy Kavkaz" ile devam eden ve yanısıra çeşitli adlarla çıkan süreli yayınları, Canbek'in ifadesine göre, 4-5 kişilik bir grup tarafından organize edilmişti[104]. Bu dar kadrodan Baytugan, Bilatti ve Canbek'i tanıyoruz. A.B.D.'den Filistin'e dek uzanan geniş bir alanda yerleşik Kuzey Kafkasya kolonilerini hedefleyen parti, kimi zaman tek parti dönemi Türkiye'sinde olduğu gibi, engellerle karşılaşıyordu[105]. Buna karşılık, şimdi İsrail sınırları içinde kalan iki Çerkes yerleşim biriminde bile (Kfar-Kama ve Reyhaniye köyleri) KDHP yayınlarının takip edildiği, redaktöre gelen mektuplardan anlaşılmaktadır[106].

Neşredilen dergilerde sıklıkla mahlaslar kullanılması, yazarlara ilişkin bir profil çizebilmeyi zorlaştırmaktadır. "Azamat", "Hacı Murat", "Kuma", "Arslan", "Doğuj", "Cavan", "Totraz", "Janhot" ve "Yeni Muhacir" gibi takma isimlerin ardındakileri bilememekteyiz. Buna karşılık hem gerçek adlarını, hem de kullandıkları mahlasları bildiğimiz yazarlar, başta Ahmet Tsalıkattı olmak üzere, Elmurza Bekoviç Çerkaski, Said Şamil, Barasbi Baytugan, Tausultan Şakman, Ahmet Canbek, Canbolat Dzantı, Cemaleddin Kanukati, Gazihan Bessolt, Bahaeddin Hurş, Balo Bilatti, Adil Bek Kulatti, Mirza Bek Kulatti, Mogamed Çukua, Kosta Zangi, Aytek Kundukh, İbrahim Çulik, Ahmet Ali Şurdum, Zübeydet Şhaplı, Blenav Batoko Harun, Tevfik Çiper gibi şahsiyetlerdir[107].

1-Volnıye Gortsı (Hür Dağlılar) = KDHP'nin ilk yayın organı olup; emigrasyon içinde manevi ağırlığı büyük, tanınmış bir hukukçu ve yazar olan Ahmet Tsalıkattı'nın gözetiminde ve Aytek Kundukh'un yönetiminde 1927-1928 yılında "Rusça" olarak düzensiz aralıklarla, muhtemelen 6 sayı yayınlanabilmişti[108]. Daha sonraki periyodiklerde "öncü" olarak tanımlanan "Volnıye Gortsı"nin[109] ilk sayısında "Prague, Vrsovice, Tyrsova ulice cislo 9" olarak görünen merkez adresi 3. sayıdan itibaren değişmiştir. Finansman güçlüğü çeken derginin bütün yazı yükü Tsalıkattı'nın omuzlarında kalmıştır. İlk sayısında yer alan başyazıda, önceleri Denikin kuvvetlerinden kurtulmak üzere Gürcistan'a geçen Kuzey Kafkasyalı sosyal demokratların sesi olarak çıkarılan Tiflis basımlı "Volnıye Gortsı"nin devamı olduğu açıklanmış; ülkeden çok uzaklarda, "dost ve konuksever Çekoslovakya'da" basılan bu derginin tekrar Kafkasya'da yayınlanmak üzere, "geçici" bir konaklama yaptığı kaydedilmiştir[110].

2- Gortsı Kavkaza (Kafkasya Dağlıları) = KDHP'nin ikinci yayın organı olan "Gortsı Kavkaza" Kasım 1928'de önceleri idare merkezi olarak Paris'te "3, Rue du Sabot" adresini kullanarak Fransa'da yayınlanmaya başlanmıştır. 10. sayısına kadar redaksiyonu, Elmurza Bekoviç-Çerkaski tarafından yapılan "Gortsı Kavkaza", 25. sayı dahil, kollektif bir yönetimle yayınlanmış, 26. sayıdan itibaren Barasbi Baytugan'ın idaresine verilmiştir. Bu sayıda yazışmaların Baytugan'ın Varşova'daki "Morszynska 39, Sadyba" adresiyle yapılması duyurulmuş, ancak yayınlandığı sürece idare adresi "4, Villa Malakof, Paris (16), Fransa" olarak gözükmüştür. Baytugan daha sonra Varşova'da "Rakowiecka 35 m. 16" adresini kullanılmıştır. İlk otuzdört sayısı Rusça yayınlanan dergi, 1933 Şubatındaki 35-36. birleşik sayısından itibaren Rus ve Türk dilleriyle çıkmıştır[111]. İlginç, fakat son derece sınırlı şekilde Kuzey Kafkasya'nın yerel dilleriyle örneklerin de yeraldığı "Gortsı Kavkaza"yı[112] KDHP 1934 Nisanındaki 50. sayısından itibaren devre dışı bırakmıştır.

3- Severnıy Kavkaz (Şimali Kafkasya) = 1934 Mayısında yine Barasbi Baytugan'ın idaresinde Varşova'da çıkmaya başlayan "Severnıy Kavkaz"ın künyesindeki kayda göre, Baytugan "Odynca 35 Varşova" adresinde bulunmakta, ancak merkez olarak "1, Square Leon Gulliot, Paris (15)" görünmektedir. II.Dünya Savaşının patlak vermesine dek çıkan dergideki yazılar Rusça ve Türkçe olarak yayınlanmıştır. Derginin kapağı, açılan yarışmayı kazanan grafiker ressam Stanislas Ostroy-Hrotovski ve Mahail Bılın'a ait, orijinali tahta üzerine yapılmış bir gravürden ibarettir.

KDHP merkezi bunlardan başka, çoğunlukla Türk makamlarının engellemeleri sebebiyle Türkiye'ye sokulmayan "Severnıy Kavkaz" açmazına ilginç bir çözüm bulmuşlar; uzun bir yayın yaşamından uzak, adres ve sorumlu müdürleri farklı, değişik isimlerle çıkarılan dergiler sayesinde okuyucuya ulaşılabilmişlerdi. Bu bakımdan partinin "Put Svboda"[113], "Borba"[114], "Znamya Naroda"[115], "Naşa Tsel"[116], "Buduşçeye"[117], "Natsionalnaya Mısl"[118], "Vperyod"[119], "Naş Kray"[120], "Golos Rodinı"[121], "Prizıv"[122] gibi dergilerinin, varlıklarını tek parti dönemi Türkiyesine borçlu bulundukları söylenebilir.

KDHP ayrıca, Promethe teşkilatının üst yayını "Promethe" dergisine de katılarak, yazı kurulunda Barasbi Baytugan ve Gazihan Bessolt ile temsil ediliyorlardı. Şakman gibi üst düzey parti yöneticilerin bazı çalışmaları bu mecmuanın sayfalarında yayınlanıyordu. Aynı durum Varşova Şark Enstitüsü'nün organı "Wschod" (Şark) için de geçerliydi ve bu derginin redaksiyon kurulunda Barasbi Baytugan ve Magomed Çukua yer alıyordu. "Wschod" Ahmet Canbek, Magomed Çukua ve Murat Bragun gibi isimlerin sıklıkla yazı verdikleri bir dergi idi[123].

c) Kitap ve Broşürler

Zengin bir süreli yayın külliyatı yaratan KDHP'nin aynı başarıyı süresiz yayınlarda gösterebildiği söylenemez. Ahmet Tsalıkattı'nın "Borba za volyu Gor Kavkaza" (Kafkas Dağlarının Özgürlük Mücadelesi) (Prag, 1928, Rusça)[124]; Mehmet Fetgeri Şöenu'nun "Russkiy imperialism i nezavisimost Gortsev" (Rus Emperyalizmi ve Dağlıların Bağımsızlığı) (Prag, 1928, Rusça)[125]; Said Şamil'in "Montagnards du Caucase" (Kafkasya Dağlıları) (Paris, 1930, Fransızca) ve "The Highlanders of Caucasus" (Kafkasya Dağlıları) (Paris, 1930, İngilizce); Bahaeddin Hurş'un "Ahulgoh" (Varşova, 1938, Rusça) gibi kitap ve broşürleri partinin neşrettiği başlıca kaynaklar arasında yer almaktadır.

Bunlardan başka, Tsalıkattı tarafından kaleme alınıp, 11 Mayıs 1927'de KDHP Prag teşkilatı tarafından basılmasına karar verilen "Gorskaya Respublika" (Dağlı Cumhuriyeti) adlı kitabın serüveni hakkında bilgimiz bulunmamaktadır[126]. Parti içindeki kimi simaların Kuzey Kafkasya konulu çalışmalarından da bu çerçevede bahsetmek mümkündür ki, Suriye'de yerleşik Blenav Batoko Harun bu yazarların en verimlisi olarak nitelendirilebilir[127]; KDHP'nin Ortadoğu'daki yerel liderlerinden Rasem Rüşdü'nün bir eserini de aynı bağlamda değerlendirmek gerekir[128]. Aytek Kundukh tarafından "Severnıy Kavkaz"a makaleler dizisi olarak hazırlanan ve "müridizm"i "ulusal hareket" olarak gösteren ve yıllar sonra "Kafkasya Müridizmi-Gazavat Tarihi" adıyla yayınlanan kitabı da[129] partinin hanesine yazmakta herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

KDHP'NİN Sonu

I. Dünya Savaş sonrasında Avrupa sahnesinde süregiden "statüko" çatışması 1939 sonlarında, KDHP'nin ve diğer mülteci grupların "yeni bir 1914" beklentisiyle uyumlu dünya savaşına dönüştü. Versay Antlaşmasıyla oluşan Avrupa siyasi haritasından en fazla sikayet eden Almanya'nın, 1939 Martında Çekoslovakya'yı işgali yaklaşan büyük kavganın habercisiydi. Zaten "Südetler meselesi" Çekoslovakya'nın Almanya karşısında en zayıf ve sıklıkla "kaşınan" bir yarasıydı. Hitler böylelikle Çek ulusal bankasının elindeki altın ve nakit varlıkları, yanısıra Alman sanayiine yarayan geniş cevher ve metal stoklarını ele geçirmiş, Çekoslovakya'nın güçlü endüstriyel altyapısıyla silahlanma programını destekleme olanağı bulmuştu[130]. Bu işgalin mülteci topluluklar için getirdiği sonuç, diledikleri çalışmanın yapılamamasıydı. İşgal kuvvetleri buradaki örgütleri dağıtmamış ama, genel bir faaliyet yasağı koymuştu[131].

"Promethe Birliği" dahilindeki bütün mülteci teşkilatları şaşkınlığa sürükleyen asıl hadise ise, dayandıkları tek ülke olan Polonya'nın aynı akibete uğramasıydı. Mülteci liderler, Almanya'nın Polonya ile Sovyetler Birliği'ne karşı ciddi "işbirliği" yapmaya yönelik girişimlerinin ardından nasıl olup da bu saldırının geldiğini anlayamamışlardı[132]. "Hayat sahası" peşindeki Nasyonal Sosyalizmin, "yüksek çıkarlar" için ideolojiler üstü anlaşmalar yapabileceğini, aynı tutumu "faşizme" karşı mücadele yürüten Stalin'in de gösterebileceğini hayal dahi edememişlerdi. Bu saf iyimserliği yırtıp atan, totaliter iki rakip ideolojinin Polonya üzerindeki paylaşım uzlaşması ifade eden "Molotof-Ribbentrop Paktı" idi[133].

1 Eylül 1939'da Alman kuvvetlerinin Polonya'yı işgale başlamaları, ardından Sovyet birliklerinin de benzer şekilde hareket etmeleri "Promethe Birliği"nin ve elbette "Kafkasya Dağlıları Halk Partisi"nin sonunu getiren dramatik bir gelişme olmuştu. Said Bey, yağan bombalar altında, Hüseyin Tosun Bey'in partiye verdiği Kafkasya konulu eserlerin toplandığı dev kütüphanenin yok olduğunu üzülerek izliyordu. Varşova'yı savunmaya çalışan askerler arasında KDHP mensubu subaylar da vardı. Binbaşı Hüseyin Kumuz[134] bunlardan biriydi. 1927'de Polonya Ordusu'na yüzbaşı rütbesiyle katılan Kumuz Ağır Topçu Alayı'nın bir taburuna kumanda ediyordu. Mekanize Alman birlikleri karşısında tutunması imkansız kuvvetlerini güçlükle Macaristan sınırından geçirerek kurtarabilecekti.

"Promethe" teşkilatına dahil mülteci teşkilatları mensuplarının tamamına yakını, siyasal akımdan yakınlık duymadıkları Nazi rejimine tavır almışlar, batının demokratik rejimlerine sadakat göstermişlerdi[135]. Sovyet - Alman flörtü sona erdiğinde ve Nazilerin Sovyetlere yönelik büyük harekatı başladığında da aynı çizgilerini korumaya çalışıyorlardı. Mühlen'in mültecilerin II. Dünya Savaşı'ndaki rollerine ilişkin etüdünde mükemmel şekilde işlediği gibi, bunların Sovyet rejimine karşı Almanlarla kısa süreli ilişkileri ideolojik yakınlıktan değil; yine bütünüyle konjonktürel durumdan kaynaklanmıştı. KDHP özelinde de aynı şey sözkonusu idi; nitekim Şamil'in tavizsiz "bağımsız Kafkasya" idealinin Alman makamlarında destek bulmaması üzerine görüşmelerin kesilmesi de açık bir gösterge idi[136].

Polonya merkezli on üç yıllık serüvenin oyuncuları olan KDHP mensupları savaş sonrası dönemde birçok ülkeye dağılmış; ne, ayrıldıkları vatana dönebilme ümitlerinin, ne de bağımsızlık rüyalarının gerçekleştiğini göremeden, hayatlarını tamamlamışlardır.

-----------------------------------
[1] Mühlen bu terimi "lisan, etnik mensubiyet ve kültürel bağlılık ifade etmeksizin bir sıra kavim için sadece pragmatik bir genel kavram" olarak kullandığını ifade etmektedir. (Bkz:Patrik von zur Mühlen - Gamalıhaç İle Kızılyıldız Arasında, İkinci Dünya Savaşında Sovyet Doğu Halklarının Milliyetçiliği, (çev:Eşref Bengi Özbilen), Mavi Yay., Ankara, 1984, s:1-2)
[2] Rusya'daki Şubat ve Ekim ihtilallerinde müslüman intelijansiyanın tavırlarına ilişkin olarak bazı referanslar: Serge A. Zenkovsky - Rusya'da Pan-Türkizm ve Müslümanlık, (çev:İzzet Kantemir), İstanbul, 1971; Alexandre Bennigsen - C. Lemercier Quelquejay - Step'te Ezan Sesleri, (çev: Nezih Uzel), Selçuk Yay., İstanbul, 1981; Alexandre Bennigsen - C. Lemercier Quelquejay - Sultan Galiyev ve Sovyet Müslümanları, (çev: Nezih Uzel), Hür Yay., İstanbul, 1981; Zeki Velidi Togan - Hatıralar, İstanbul, 1969; (Ed.) S. Enders Wimbush - Stratejik Açıdan Sovyet Müslümanları ve Diğer Azınlıklar, (çev: Yuluğ Tekin Kurat), Yeni Forum Yay., Ankara, 1988; İhsan Ilgar - Rusya'da Birinci Müslüman Kongresi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1990; Mustafa Çokay - 1917 Yılı Hatıra Parçaları, Yaş Türkistan Neşriyatı, Ankara, 1988; Akdes Nimet Kurat - "XIX. Yüzyıl Rus Tarihinin Karakteri ve 1917 Rus Şubat (Mart) İhtilali", Dergi, SBÖE Yay., Münih, 1959, No:18; Shafiga Daulet - "The First All Muslim Congress of Russia Moscov 1-11 May 1917", Central Asian Survey, London, 1989, C:8, No:1.
[3] Bu mültecilerin konjonktüre bağlı faaliyetleri ile ilgili olarak bkz:Lowell Bezanis- "Soviet Muslim Emigres in the Republic of Turkey", Central Asian Survey, 1994, No:13.
[4] Hans Kohn - Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, (çev:A.Oktay Güner), Kervan Yay., İstanbul, 1983, s:219.
[5] Henri Michel - Faşizmler, (çev:Füsun Üstel), İletişim Yay., İstanbul, 1990, s:96.
[6] Fahir Armaoğlu - 20. Yüzyıl Siyasi tarihi (1914-1980), T.İş Bankası Yay., Ankara, 1984, s:194 vd;
[7] H. Ross - A History of Modern Poland, Londra, 1966, s:48'den Eric J. Hobsbawm - 1780'den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, (çev: Osman Akınhay), Ayrıntı Yay., İstanbul, 1995, (2.B.), s:63.
[8] Pilsudski'nin yaşamına ve düşüncelerine ilişkin bilgiler için bkz: Stefan Pomaranski - Jozef Pilsudski Hayatı ve Faaliyeti, İstanbul, 1933.
[9] Cafer Seydahmet Kırımer- "Mareşal Pilsudski İle Mülakatlarım ve Hatıralarım", Dergi, SBÖE Yay., Münih, 1958, No:13, s:82.
[10] Bkz: Doğu Ergil - Milli Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi, Ankara, 1982.; Attila İlhan - Hangi Atatürk, Bilgi Yay., Ankara, 1982.
[11] Mehmet-zade Mirza Bala - Milli Azerbaycan Hareketi, Berlin, 1938, s:188-200.
[12] "1 Ağustos tarihinde Rus Bolşevik Hükümeti'nin Kızılordusuyla, Büyük Millet Meclisi Ordusu Nahçivan'da birbirileriyle nesnel olarak birleşmiş oldu. Oraya giden kuvvetlerimiz, Kızıl kuvvetler tarafından özel tören ve saygılarla kabul edilmişlerdir. Burada birleşen iki hükümet kuvvetleri, öteki kuvvetler gelinceye kadar orada ortak tedbirler almakta bugün dahi devam etmektedirler" (Bkz: Doğan Avcıoğlu - Milli Kurtuluş Tarihi, Tekin Yay., İstanbul, 1978, C: 2, s: 457).
[13] 1924 sonlarında bile Kafkasyalı bazı mülteci politikacılar Sovyet karşıtı mücadelelerinde Türkiye'ye belirgin bir rol biçmekten kendilerini alamıyorlardı. 1 Kasım 1924'de İstanbul'da Azerilerden Sultanzade, Emircan ve Şeyhülislamzade, Gürcülerden Tseretelli, Vaçnadze ve Assatiyani, Kuzey Kafkasyalılardan Cabağı, Kantemir ve Namitok'un imzaladıkları anlaşma ile kurulduğu bildirilen "Kafkasya Kurtuluş Komitesi" protokolünde şu satırlara rastlanabiliyordu: "Kafkasya Kurtuluş Komitesi'ni kuran Kafkasya siyaset adamları, Kafkasya milletlerinin istiklal uğrunda yaptıkları mücadeleyi başarıyla sonuçlandırmak amacını güdüyorlar. Komitenin esas görev ve maksadını, Kafkasya'nın kurtuluşu ve konfederasyon esasları üzerinde bağımsızlığının kurulması teşkil etmektedir. Komite amaçlarını gerçekleştirmek için kendi faaliyetini Kafkasya dışında ve bilhassa Kafkasya'ya komşu olan Türkiye'de geliştirmeye gayret edecektir. Komitenin son kanaatine göre, gelecekte Türkiye'nin gerek Kafkasya'nın kurtuluş mücadelesi ve gerekse bağımsızlığın yerleşerek kuvvetlenmesi yolunda önemli bir rol oynaması kaçınılmazdır" (Bkz: Ahmet Hazer Hızal- Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası, OrkunYay., Ankara, 1961, s:94-96.
[14] Patrik von zur Mühlen - a.g.e., s:20.
[15] Mühlen, pek değerli çalışmasında Promethe Birliği'nin 1928'de "kurulduğu"nu ifade ediyorsa da (s:20) Kafkasya Dağlıları Halk Partisi'nin ilk yayım organı "Volnıye Gortsı"nin 26 Mart 1927'de yayımlanan birinci sayısındaki açıklamalar organizasyonun 1928'den önce, 1927'de kesinlikle, 1926'da ise "muhtemelen" varolduğunu göstermektedir. (Bkz: "Prometey", Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:1, s:21)
[16] "Milletler Cemiyeti"nin XVI.Oturum Başkanlığı'na verilen 19 Eylül 1935 tarihli notaya Mir Yakup (Azerbaycan), Tausultan Şakman (Kuzey Kafkasya), A.Çhenkeli (Gürcistan), M.Çokay (Türkistan), A. Şulgin (Ukrayna) imza koymuşlardır. Bu notanın tam metni için bkz: "Milletlerin Protestosu", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:18, s:5-6.
[17] Patrik von zür Mühlen - a.g.e., s:20.
[18] Vano Kavtaradze - "Kafkasya Konfederasyon Yolunda", (çev:Musa Ramazan), Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, İstanbul, 1991, No:83-84, s:44.
[19] Barasbi Baytugan - "Znamenatelnaya data", Gortsı Kavkaza, Paris, 1931, No:26, s:4.
[20] Bkz: Stefaniya Skoçen - "19. Asırda Leh-Şimali Kafkasya İlişkilerinin Kısa Hülasası", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:21.
[21] 1918-1919 arasında Kuzey Kafkasya bağımsızlık hareketinde bazı Polonyalı subaylar da görev yüklenmişlerdi. 1920'de Polonya Ordusu'na Kuzey Kafkasyalılardan bazı münferit katılımlar vardı. Mesela bir Oset olan Vasan-bek Totiati (Totiyev) Polonya-Rusya savaşına da iştirak etmişti. Usta bir binici olan Totiati Temmuz 1935'te Vilno'da yapılan yarışmada birinci olmuştu (Bkz: Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:17, s:26). Ayrıca, Prens Radzvil örneğinde olduğu gibi, Polonya soylularından bazıları mültecilere kucak açmıştı Hüseyin Danağuy isimli bir Kuzey Kafkasya göçmeninin 1933 Mayısında (Haziran?) ölümüne dek bu prensin Nesveje köyündeki malikanesinde konuk edildiği kayıtlıdır (Bkz: Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No: 40, s:30)
[22] M. Said Şamil ( 1901-1981) = İmam Şamil'in torunu, Muhammed Kamil Paşa'nın oğlu. Medine'de doğdu. İstanbul Galatasaray Lisesi'nde öğrenim gördü. Ekim 1920- Mart 1921 arasında Kuzey Kafkasya mücadelesine iştirak etti. Aktif bir kişilik olarak Batı'daki çalışmalara iştirak etti. II. Dünya Savaşı sırasında "bağımsız Kafkasya" idealini gerçekleştirmek üzere Almanlarla görüşmeler yaptı. Ancak,"esaretten bir başka esarete düşmek" olarak ifade ettiği Nazi projelerine destek vermedi ve Almanya'yı terketti. Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde 1951'de kurulan ilk dernek olan "Kuzey Kafkasyalılar Türk Kültür ve Yardım Derneği"ni kurdu, 1978'de varlık kazanan "Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı" kurucuları arasında yer aldı. 21 Mart 1981'de İstanbul'da vefat etti. (Bkz: Rasih Savaş - "İmam Şamil'in Son Torunu: Mehmet Said Şamil (1901-1981)", KKKD, 1986, No:62,s:39-41) Glasneck'in Said Şamil için kullandığı "Gürcü sığınık" ifadesi doğruluktan uzak bir tanımlamadır. Zira Said Bey Gürcü değil, Avar'dır. Benzer şekilde, aynı yazarın bir Kumuk olan Bammat için sarfettiği "Ermeni sığınıkların başı" tabiri insaf sınırlarının ötesindedir (Bkz: Johannes Glasneck - Türkiye'de Faşist Alman Propogandası, (çev:Arif Gelen), Onur Yay., Ankara, 197?, s:204 ve 208).
[23] Barasbi Baytugan - a.g.m., s: 4
[24] İmam Şamil (1797-1871) = Kuzey Kafkasya'nın efsanevi direniş önderi ve "devletleşme" çabalarının en dikkate değer ismi. Bölgenin yerli halklarından Avarlara mensuptu. Gimri'de dünyaya geldi. Genç yaşında, Rus yayılmacılığına karşı Kuzey Kafkasya'da halkı "gazavat"a çağıran Nakşibendi tarikatına dahil oldu. 2 Ekim 1834'te "imam" şeçildi ve 25 Ağustos 1859'da, Gunip kuşatmasında silah bırakıncaya kadar aralıksız mücadeleyi sürdürdü. 1869'a dek Kaluga'da ikamet etti. Tarihteki en büyük gerilla lideri sayılan Şamil 4 Şubat 1871'de yetmiş dört yaşında Medine'de vefat etti. Türkiye'de çarpık siyasal söylemlerle eğilip bükülen Şamil'in hayatı, ciddi bir araştırmacıya muhtaçtır. Yaygın olarak bilinenin aksine, Şamil asla bir "şeyh" değildi; "mürid" konumundaki bu mücadele adamı "siyasi otorite"yi temsil eden "imamet" makamında bulunuyordu. (Yaşamı ve mücadelesine ilişkin olarak bkz: Muhammed Tahir'ül-Karakhi - İmam Şamil'in Gazavatı, (Haz: Tarık Cemal Kutlu), Gözde Kitaplar Yay., İstanbul, 1987; Muhammed Hamid - Imam Samil, The First Muslim Guerilla Leader, Islamic Pub. Ltd., Lahor, 1979; John F. Baddaley - Rusların Kafkasya'yı İstilası ve Şeyh Şamil, (çev: Sedat Özden), Kayıhan Yay., İstanbul, 1989. Ayrıca kimi gerçek dışı kayıtlara rağmen bkz: Lesley Blanch - Cennetin Kılıçları, (çev:İzzet Kantemir), İstanbul, 1978.
[25] 1920'de Kuzey Kafkasya direnişine katılmak üzere ata topraklarına giden Said Şamil, henüz 19 yaşında bir gençti. Dedesinin hatırasını canlandırmak gibi gerçek bir işlev yüklendiği bu seyahatte "komutan" ilan edilmesi, doğal olarak onu "nominal lider" konumunda bırakmıştı. Direnişin gerçek önderleri ise Nakşibendi şeyhleri idi.
[26] Said Şamil - "Said Şamil'den Muhaceretteki Kuzey Kafkasyalıların 'Esir Vatan'ın Kurtuluşuyla İlgili Mücadelelerine Işık Tutan Tarihi Bir Mektup", Birleşik Kafkasya, Eskişehir, 1995,No:3, s:49
[27] Said Bey Polonya'ya giderken KDHP'nin bilgi bankası sayılabilecek dev bir kütüphaneyi de Varşova'ya taşımıştı. Osmanlı siyasal hayatının renkli simalarından eski "Milli Ajans Müdürü" Hüseyin Tosun Bey tarafından toplanan bu kütüphane, Alman, Macar, Fransız, İspanyol, İtalyan ve Latin dilleriyle yazılmış dört-beş bin mevcuda sahipti ve zamanla çok daha zenginleşecekti (Bkz: Said Şamil - a.g.m., s:51).
[28] Said Şamil - a.g.m., s:50.
[29] Tsalıkattı için bkz: M.Aydın Turan - "Fırtınalı Yıllarda Bir Mücadele Adamı: Ahmet Nimbolatoviç Tsalıkattı (1882-1928)", Yedi Yıldız, İstanbul, 1994, No:3 ve "Kuzey Kafkasya ve Rusya Müslümanlarının Öncü Aydınlarından Ahmet Tsalıkattı", Tarih ve Toplum, İstanbul, 1996, No:153.
[30] Bkz: "Mehmet Giray Sunş", Dergi, SBÖE Yay., Münih, 1960, No:21, s:35.
[31] Tausultan Şakman - "Açık Mektup", Kurtuluş, Berlin, 1936, No:25-26, s:88.
[32] Barasbi Baytugan - a.g.m., s:4.
[33] Bu örgütle ilgili olarak bkz: M.Aydın Turan - "Kuzey Kafkasya Mültecilerinin Çalışmalarından Bir Kesit: Kafkasya Dağlıları Birliği (Soyuz Gortsev Kavkaza)", Toplumsal Tarih, İstanbul, 1997, No:
[34] Kundukh'a göre KDB örgütü Hatağogu yönetimi altında pasif bir yapı olmaktan öteye gidememiş, mali kaynaklar diğer üyeleri rahatsız edecek şekilde denetimden uzak tutulmuştu Aytek Kundukh - "Oktrıtoy pismo predsedatelyu Soyuza Gortsev v Ç.S.P. M.Hatgogu", Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:1, s:19
[35] Kafkas Teali Cemiyeti (1920-1925 / İstanbul) nizamnamesi için bkz: Sefer E. Berzeg - Gurbetteki Kafkasya'dan Belgeler, Ankara, 1985, s:32-35.
[36] Bu şahısların biyografileri Sefer E. Berzeg'in "Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü"nde (Samsun, 1995) verilmiştir. Rasem Rüşti (s:212), Raşid Rüstem (s:213), Abdülhamid Galip (s:128), Emin Semgug (s:217) ve Batoko Harun (s:75).
[37] Tarık Mümtaz Göztepe (1891-1977) = Kuzey Kafkasya göçmeni Hağur adlı bir ailenin oğlu. İstanbul'da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harbokulu'nu bitirerek Topçu Subayı oldu. Osmanlı döneminde aralarında Damat Ferit'in de bulunduğu dokuz Harbiye Nazırı'na yaverlik yaptı. 150'likler listesine dahil edildi. Sürgün yaşantısı Bulgaristan ve Suriye'de geçti. Yayımcılık yaptı. "Ümid" (1919-1921) dergisini, "Rumeli" gazetesini (Bulgaristan, 1924-1925), "Musavver Sahra Mecmuası"nı (Şam), "Hacivat Karagöz"ü (Antakya 1933) ve "Ayyıldız" (İskenderun, 1939) gazetesini çıkardı. Ayrıca "Kafkasya'nın Harp ve İhtilal Kahramanı İmam Şamil", "Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa", gibi kitapları de yayımlandı. (Bkz: Sefer E. Berzeg - Kafkasya ve Çerkesler Bibliyografyası,Samsun,1996, s:113-114)
[38] Mikail Halil (1866-1936) = Lak. Babası İmam Şamil'in naiblerinden Mukammed idi. Rus ordusunda görev yaptı, albay rütbesine kadar Dağıstan Süvari Alayı'nda bulundu. Daha sonra I.Dünya savaşının başlangıcına kadar Temirhanşura Eyalet Başkanlığı yaptı. Harp sırasında Kafkasya Cephesi Başkumandanlığı'nda kurmay subaylık görevine getirildi ve generalliğe terfi etti. İhtilal sonrasında Kuzey Kafkasya'ya döndü ve Dağıstan Halk Kurultayı'nca "Dağıstan Milli Komitesi"nin askeri seksiyon başkanlığına getirildi. Parlamento üyesi oldu. Pşimaho Kosok kabinesinin istifası üzerine hükümet başkanlığı, harbiye ve dahiliye nazırlığı görevlerini yüklendiyse de Denikin'e karşı teslimiyetçi bir pozisyona sürüklenerek yoğun tepkiler aldı. Mülteci yaşantısında hep Türkiye'de kaldı ve 26 Temmuz 1936'da İstanbul'da öldü. (Bkz: "Mikail Halil Paşa", Buduşeye, Varşova, 1936,No:1, s:1).
[39] Vasfi Güsar bir makalesinde İsa Ruhi Paşa'nın "Çerkes Nümune Mektebi"nin kapatılmasıyla bağlantılı yargılandığını vurgulamakta ise de, bunu teyid edecek bilgiler bulunmamaktadır. 1925'deki tutuklama Kiraz Hamdi Paşa'nın önderlik ettiği "Tarikat-ı Salahiye" cemiyetine mensup olma gerekçesine dayalıdır. Ankara İstiklal Mahkemesi'nde bu davada 72 kişi yargılanmış; 11 kişi için idam kararı verilmiş, sanıkların altısı 15'er, yedisi 10'ar, sekizi 5'er yıla mahkum edilmiştir. 15 Ağustos 1925 günü yapılan duruşmada beraat eden 36 kişi arasında İsa Ruhi Paşa ve Mikail Halil de bulunmaktadır. (Bkz: Vasfi Güsar - "İstanbul Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti", Kafkasya Kültürel Dergi, Ankara, 1975, No:48, s:25; "Tarikat-ı Salahiye Cemiyeti: Ankara İstiklal Mahkemesi'nce 1925'te Mahkum Edilmesi ve Sonrası", Tarih ve Toplum, İstanbul, 1990, No:73, s:48-49).
[40] Bkz: Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:1, s:2.
[41] "Yeni Kafkasya" 1922'den Kasım 1927'ye kadar 15 günde bir 100 sayı çıkmıştır. Sovyet ve İran hükümetlerini ve yöneticilerini hedef alan sert eleştirilerin yer aldığı mecmuanın ilk imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü bir din alimi olan Dağıstanlı Seyyid Tahir idi. Onun 1926 yılında şapka kanununa muhalefet ettiği gerekçesiyle tutuklanarak İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanmasını takip eden günlerde künye değişikliğine gidilmiştir. "Yeni Kafkasya"da Azeri politikacı Mehmet Emin Resulzade de takma isimlerle yazılar yazmıştır. (Bkz: Sefer E. Berzeg- Kafkasya ve Çerkesler Bibliyografyası,Samsun,1996, s:98).
[42] Bu müşavirlerden Uluguay'ın biyografisi için bkz: Ramazan Traho - "Colonel Kuchuk Ulugai", Caucasian Review, Münih, 19..
[43] Bkz: "Küçük Haberler", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:16; s:27.
[44] Said Şamil - a.g.m., s:48
[45] "Gayri müsait dış ortam şüphesiz ki vaziyetimizi güçleştirdi ve mücadelemizi hissedilir derecede zorlaştırdı. Fakat biz bütün samimiyetimizle kabul etmeliyiz ki,başarısızlığımızın başlıca sebebi bu değildir. Sebebi kendi içimizde, o zaman milli vazifenin başında olup hareketimizi idare edenlerin içinde aramak gerekir. Bu kadro milletimizin dimağını teşkil ediyordu. Çünkü milletin aydın kesimini temsil ediyorlardı. Bu durumda bu zümrenin görevi yalnız mühim zamanda hareketin başına geçip istiklal ilan etmekten ibaret olmamalı, hareket tarzını ve bu iş için gerekli olan aktif milli kadroyu önceden hazırlamaktı. Maalesef itiraf etmeliyiz ki, bizim rehber zümresi görevini layıkıyla yerine getirememiştir. 1917 ihtilaline dek milli kurtuluş ruhunda gelişme görülmemiştir. Bu nedenle hareket hakkında hiç bir plan ve taktikleri mevcut değildi; zor anlarda ne yapabileceklerini önceden kestirebilen unsurlardan bir kadroyu çevrelerinde toplayamamışlardı. Bunun sonucunda, kritik zaman gelince, başta duran zümre halk kitlesini gerektiği gibi teşkil edemedi. Hallbuki halk Rus olan herşeyden nefretle bakardı ve dolayısıyla milli hisleri kolaylıkla aktif hale getirilebilirdi" (Bkz: Ali Sultan - "11 Mayıs 1918", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:1, s:3-4)
[46] Bkz: Arslan - "Şimali Kafkasya'nın Geçmişi ve Geleceği", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:45, s:3
[47] Ahmet-Han Mutuşev, İdris Ziyazikov, Ömer Aliev, İslam Hubiy, Betal Kalmık, Said Gabi, Zama Yandiev, Simon Tokaev, Necmeddin Samurski, Mahaç Ali Dahadayev, Aslanbek Şeripov gibi "milli komünistler" olarak açıklanan isimlerle ilgili görüşler için bkz: Yusuf-Bek - "Kommunisti-Natsionali", Gortsı Kavkaza, 1932, No:27, s:24-26; No:28, s:33-35; No:30, s:10-13; No:31, s:25-29.
[48] Bu perpektiflere ilişkin bazı yazılar: Balo Bilatti - "Rus Hakimiyeti Devrinde Şimali Kafkasya'da Arazi Meselesi", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:41, s:6-11; Ömer Oğuz - "Terk-Kala 'Şimali Kafkasya Ülkesinin Umumi Merkezi", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:22, s:5; "Müşterek Adiğey Alfabesi Yoktur", Gortsı Kavkaza, Varşova,1933, No: 45, s:21-22.
[49] Bazı makalelerin satır aralarında, bu rövanşist duygular "..yüzbinlere, milyona varan şehitlerimizin kanı bizden zafer ve intikam talep ediyor..." gibi kelimelerle dile getirilmiştir. (Bkz:Adiğe (Ahmet Canbek) - "Şimali-Garbi Kafkasya'nın Rusya Tarafından İstila ve İskanı", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:38, s:22. Aynı yazının kitap olarak yayımlanmışı: Ahmet Canbek - Kuzey Kafkasya Trajedisi, (sadeleştiren: Nurcan Aydemir Turan), Kaf Yay., İstanbul, 1994, s:30).
[50] Bu kavramlarla ilgili olarak bkz: Mehmet Sağlam - Örgütsel Değişme,T.O.D.A.İ.E. Yay., Ankara, 1979, s:25-26.
[51] Barabsi Baytugan - "Uzak Geçmişimiz Hakkında Birkaç Söz", Gortsı Kavkaza, Varşova,1933, No:35-36, s:26.
[52] Bkz: Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:1, s:1-2.
[53] Bkz: "Merkezi ve Şarki Avrupa Devletleri Bloku", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:33, s:9. Benzer şekilde "Gortsı Kavkaza"nın Ağustos 1933 sayısında da ifadeler mevcuttur: "Bugünkü beynelminel vaziyeti tetkik edecek olursak görürüz ki, harp tehlikesi henüz ortadan kalkmış değildir. Bilakis her tarafta harp olacağı ve Rusya'nın bu harbe iştirak edeceği söyleniyor. Sovyetler ittihadının dahili vaziyetini iyi bilenlerin itiraf etmesi gerektir ki, bolşevik Rusya için harp demek, rejimin sukutu demektir. Harp, vaktiyle çarizmi ortadan kaldırdığı gibi, bolşevizmi de meydandan kaldıracak ve daha harbi umumi sonlarında bir çok devletlerin ayrılmasıyla başlayan Rusya'nın parçalanma prosesini ikmal etmekte gecikmeyecektir. (...) patlayacak olan bu harp neticesindedir ki bugün Rus emperyalizmi altında inleyen milletlere boyunduruk getiren Rus emperyalizmi de haksız olarak işgal altına aldığı toprakları kaybettikten sonra, kendi tarihi ve etnografik hudutları dahiline çekilerek, dünyayı tehlike altında bırakan bir kuvvet olmaktan çıkacaktır" ("Rusya Kuvvetli midir?", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:42, s:4.).
[54] Sedletski'nin dört temel noktada "devletin nasıl kurulabileceği" sorunsalını cevaplamaya yönelik ideolojik-teknik yaklaşımı dizi halinde "Gortsı Kavkaza"da yayımlanmıştır. Bu dizide Sedletski, 1- Devleti kimlerin kuracağı ve vatandaşlarının kalitatif analizi 2- devletin kurucu unsuru olarak halklar, üretim yetenekleri, diğer halklarla ilişkilerinin biçimi ve uslubu 3-farklı dönemlerde milliyetçi güçlerin yükselmesi veya düşüşü, halkın psikolojisi 4- devletlerin ve halkların tarihlerindeki özel anlar gibi problematikler çerçevesinde "devletleşme" olgusuna eğilmişti. (Bkz: Stanislav Sedletski - "Kak stroit gosudartsvo", Gortsı Kavkaza, Paris, 1931, No:24, s:10-18, No:25, s:13-18).
[55] Balo Bilatti - "Millet ve Dil", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:15, s:4.
[56] Örnek olarak bkz: Hacı Murad - "Sistemi Slojnıh gosudarstv", Gortsı Kavkaza, Paris,1929, No:8-9,s:31-37; No.10- 11, s:28-35.
[57] Balo Bilatti -"Milli Merkeziyetçilik-Muvaffakiyetin Zamanıdır",Natsionalnaya Mısl, Varşova, 1937, No:3, s:4.
[58] Bkz: Gortsı Kavkaza, Varşova 1933, No:35-36, s:1-2
[59] Bu polemiklerle kısmi bir bakış için bzk: Berat B. Bir - M.Aydın Turan -"Gorçı Kavkaza' ve 'Severnıy Kavkaz' Dergileri ve Bazı Önemli Makaleler", Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, İstanbul, 1990, No: 76-78, s:18-28
[60] Abat (Tevfik Çiper) - "Şimali Kafkasyalıların Esareti", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:43, s:5-18 ve No:44, s:2-6 (Bu metinlerin sadeleştirilmiş hali için bkz: Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, İstanbul, 1990, No: 76-78, s.20-27)
[61] Tevfik Çiper (1901-1972) = Abaza/Abazin. Adana'ya bağlı Tufanbeyli'nin Akpınar köyünde doğdu. İ.Ü. Hukuk Fakültesi'ni bitirdi ve çeşitli yerlerde hakimlik, Adalet Bakanlığı Müfettişliği görevlerinde bulundu. Ankara'da serbest avukat olarak çalıştı. Konya Yüksek İslam Enstitüsü'nde Mukayeseli Hukuk, Tefsir ve İslam Hukuku Tarihi dersleri verdi. Yayımlanan kitapları: "Amele Hukuku" (Zonguldak, 1930), "Askeri Ceza" (Ankara, 1942), "İnsan ve Sosyal Hayatı" (Ankara, 1950) ve ikinci cildi yayımlanamayan "İslam Hukuku I" (Ankara, 1969). (Bkz:Sefer E. Berzeg - Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun, 1995, s:100).
[62] Abat (Tevfik Çiper) - a.g.m., No:44, s:4.
[63] Bu noktada Hobsbawm'ın "uluslar, devletleri ve milliyetçiliği oluşturmazlar. Oluşum tam tersinedir" tezi ve Gellner'in, "milliyetçiliğin sosyal mühendisliği"ne ihtiyaç duyan "millet" olgusu düşünülmelidir (Bkz: Eric J. Hobsbawm - 1780'den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik,(çev: Osman Akınhay), Ayrıntı Yay., İstanbul, 1995, (2.B.); Ernest Gellner - Uluslar ve Ulusçuluk, (çev: Büşra Ersanlı Bahar - Günay Göksu Erdoğan), İnsan Yay., İstanbul, 1992.
[64] Kosta (Zangi)-"Müşterek Devlet Dili Mes'elesi Münasebetiyle", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:7, s:17
[65] Balo Bilatti - "Milli Hareketlerin İdeolojik Esasları", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1934, No:50, s:7.
[66] Balo Bilatti - "Millet ve Dil", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:15, s.4.
[67] Bkz: "Varşova Şark Enstitüsü Yanında Şimali Kafkasya Dilleri Komisyonunun Teşkili", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:15, s:27.
[68] Anlaşmanın tam metni için bkz:"Kafkasya Konfederasyon Misakı", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:3, s:7-8.
[69] Noy Jordaniya - "Kafkasya Konfederasyonu", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:3, s:12
[70] M.Emin Resulzade - "Tarihi Bir Akt", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:3, s:13
[71] İbrahim Çulik - "On Altı Yıl Sonra", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No: 3, s:16.
[72] Anlaşmanın imzalanmasıyla ilgili akisler için bkz: "Kafkasya Misakı ve Matbuat", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No: 7, s:21-24 ve No:8, s:24-25.
[73] Said Şamil - a.g.m., s:51.
[74] Emigrasyon içinde önemsiz sayılabilecek bu ayrışmayı sürükleyen M.Abatsiyev ve H. Hatayev çok uzak olmayan bir geçmişte KDB bünyesinde yer almışlardı. Abatsiyev 1924'de KDB'nin sağladığı bursla Prag Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde yüksek öğrenimini tamamlayan mülteci öğrencilerden biri idi (Bkz: "Gortsı Kavkaza studentı uçaşçiyesya v Çehoslovakii", Kavkazski Gorets, Prag, 1924, No:1, s:71)
[75] M(agomed) Ç(ukua)-"Beyinleri Altüst Olmuş İnsanlar", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1937, No:37, s:6.
[76] "Milyukofçu'nun Konferansında", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1937, No:37, s:8.
[77] Örneğin, "Kafkasya Konfederasyonu" haritasının "Kazakların hürriyet ve istiklal haklarını inkar ettiğini" yazan "Kazakiya" adlı dergiye "Severnıy Kavkaz"da verilen cevapta, "Rus emperyalizmi tarafından memleketimizde vücuda getirilmiş zararlı vaziyeti hala muhafaza etmeyi düşünen adamlarla konuşmanın mümkün olmadığı" hatırlatılmıştı (Bkz: "Kafkasya Misakı ve Matbuat", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:7, s:23.).
[78] 1934 sonbaharında Polonya İçişleri Bakanı Bronislav Penatsji'nin öldürülmesi sonrasında "Ukrayna Milliyetçileri Teşkilatı" (O.U.N.) üyeleri takibata uğramış ve bazıları tutuklanmıştı. Varşova'daki mahkemede, Çekoslovak emniyetinin O.U.N mensuplarından Senika isimli militanın evinde gerçekleştirdiği bir operasyonda ele geçirdiği bazı dökümanlar da iddianamede yer almıştı. Bu belgelerden birinde teşkilatın Kafkasya'ya şu yönelik projesi ifade ediliyordu: "Ukrayna devletinin hududlarını genişletmek ve devlet gelirlerini arttırmak için Karadenizle Hazar denizini bir kanal ile birleştirmek gerekir (...) Batıda hududu Krakov'a kadar genişletmek ve oradan Almanya'ya bir koridor açmaya çalışmalıdır" (Bkz: "Konovalets'in İştihaleri ve Kafkasya Birliği", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:22, s:32).
[79] Partik von zür Mühlen - a.g.e., s:21.
[80] Bkz: "Sık Sık Fikir Değişen Bir Başmuharir Hakkında",Vperyod,Varşova,1937,No:2-4,s:2-4.
[81] Tsalıkattı'nın verdiği bu konferansa iştirak eden bazı isimler: Çernov, Prof. M. A. Slavinski, Dr. Kobılyanski, G.G. Ayolo, Ohannes Akinyan, Prof. A.İ. Lototski, Prof. Serbina, V.İ. Zaharko, H. Nakaşidze, A.Yemuhvari, V.M.Tyergul, S.Soykup. (Bkz: "50-letniye vosstaniya na S. Kavkaze", Volnıye Gortsı, Prag, 1927,s:21-23)
[82] Baytugan'ın 14 Aralık 1927'de Prag'da verdiği bu konferansın haberi için bkz: "V Soyuza Gortsev Kavkaza v Ç.S.P", Volnıye Gortsı, Prag, 1928, No:6, s:25.
[83] Tambiy Elekhoti'nin 19 Aralık 1927'de Prag'da verdiği bu konferansın haberi için bkz: a.g.y., s:25
[84] İki saat devam eden konferans mecliste hazır bulunan Çek ve Lehler tarafından alaka ve dikkatle dinlenmiştir. Konferanstan sonra mühendis Adil Bey sürekli ve devamlı alkışlarla takdir edilmiştir" ("Muhacirler Arasında", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:45, s.20)
[85] "Maruzacının son sözünden sonra klüp resisi profesör Kolaya Adil Beyi, muvaffakiyetli konferansından dolayı tebrik etmiş ve klup muhitine bir canlılık vermesi münasebetiyle ona resmen teşekkür etmiştir" (Bkz: "Adil Beyin Maruzası", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1934,No:49, s:29).
[86] Bkz: "Varşova'da Kafkasyalılar", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:7, s:29.
[87] Brno'daki "Ukrayna Talebe Cemiyeti"nin daveti üzerine 5 Sonkanun 1935'de verilen bu konferansın hareketli geçtiği anlaşılmaktadır. Toplantıyı takip eden bir Kuzey Kafkasyalı ("Kaşırga" mahlası kullanmaktaydı ki, muhtemelen Hüsnü Kaşago olmalıdır) dinleyicilerden "Hür Kazak meselesi nedir?", "Kazak devleti fikri ne derece reel bir fikirdir?", "Ukrayna'nın Kafkasya Konfederasyonu ile bilavasıta komşuluğu gerçekleşebilir mi?", "Kuzey Kafkasya milli fikrinin siyasi emelleri nedir?", "Hür Kafkasya Devletinden Ukrayna azınlığının durumu ne olacak?" gibi ilginç sorular yöneltildiğini kaydetmiştir (Bkz: "Küçük Haberler", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:10, s:24).
[88] Bkz: Kurtuluş, Berlin, 1936, No: 17, s: 496.
[89] Bkz: "Varşova'da Maruzalar", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:24, s:26.
[90] Bkz: "Varşova'da Maruzalar", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1936, No:24, s:26.
[91] Bkz: "Torjyestvyennoe zasedanie 'Volnıh Gortsev", Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:3, s:20.
[92] Bkz: "10-letnie Ukraynskoy revolyutsii", Volnıye Gortsı, Prag, 1927, No:3, s:20.
[93] Bkz: "11 May v klube 'Prometey", Gortsı Kavkaza, Paris, 1930, No:17-18, s:58-61
[94] Bkz: "11 May v ınıh mestah sosredototsiya gorskoy emigratsii", Gortsı Kavkaza, Paris, 1930, No:17-18, s:61
[95] Bkz: "Zarubejnaya hronika", Gortsı Kavkaza, Paris, 1931, No:27, s:30-31.
[96] Said Şamil - a.g.m., s:50.
[97] Bkz: "İstiklal Bayramını Tesi't", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:40, s:30.
[98] Bkz: "Pohoroni Ali Mardan Beka Topçibaşi", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:7, s:6
[99] Şakman'ın konuşma metni için bkz: "Reç predstavitelya N.P.G.K. Tau-Sultana Şakmana, proiznesennaya nad moliloy Ali Mardan Beka Topçibaşi", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:7, s:6-7.
[100] M.E. Resulzade - "Josef Pilsudski", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:14, s:3
[101] Bkz: "Mareşal Pilsudski'nin Defin Merasimi ve Kafkasyalıların Lehistan'ın Milli Matemine İştiraki", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:5, s:4-5.
[102] Bkz: "Kafkasya Kolonisinin Krakov Seyahati", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1935, No:16, s: 26-27.
[103] Bu kurultayla ve alınan kararlarla ilgili olarak bkz: M - "Moskova'nın Ruslaştırma Siyasetine Karşı 'Promete' Milletlerinin Protestosu", Buduşeye, Varşova, 1936,No:1-2, s:5-6.
[104] Bkz: "Ahmet Canbek'le Bir Sohbet", (Röp: İlhan Öztürk), Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, İstanbul, 1977, No:43, s:16.
[105] Ahmet Ali Şurdum (Şurdumyiko Ali) hakkında bilgi almak üzere konuştuğumuz Sn. Mesut Şurdum KDHP yayımlarının kimi zaman posta yoluyla, kimi zaman da elden 10-15 adet birlikte babasına ulaştığını, bunların Konya'daki evlerinde titizlikle saklandığını, Ahmet Ali Şurdum'un da Dr. Vasfi Güsar ve soyadını hatırlayamadığı Said isimli bir kişiye verdiğini ifade etmişlerdir. Mesut Şurdum, 1938'de babasının İstanbul'da kısa süre gözaltına alınmasından hemen sonra tüm yayımların bahçelerinde yakıldığını anlatmış, bu gözaltı sonrasında Ankara'dan evlerinin aranmasına yönelik emir verildiğini duyduklarını aktarmışlardır. (10 Haziran 1996 tarihinde yapılan sohbet)
[106] Bkz: "Filistindeki Muhacirlerimiz", Severnıy Kavkaz, Varşova, 1934, No:4, s:40
[107] Ahmet Tsalıkattı ("Ahmet", "A.Ts.","Kurtatag"), Elmurza Bekoviç Çerkaski ("Elmurz"), Said Şamil ("S.", "S.B."), Barasbi Baytugan ("Baris-biy"), Tausultan Şakman ("Şakman"), Ahmet Canbek ("Canbek Havjoko", "Havjoko", "Adige", "C.H."), Cemaleddin Kanukati ("Cemal-eddin"), Gazihan Bessolt ("Gazi-han"), Bahaeddin Hurş ("Bahaeddin", "Emir Hasan", "Hurş"), Balo Bilatti ("Narton"), Adil Bek Kulatti ("Adil", "A.K"), Mirza Bek Kulatti ("Murza Bek"), Mogamed Çukua ("M.Ç.", "Ç."), Kosta Zangi ("Kosta"), Aytek Kundukh ("Seyyah"), Ahmet Ali Şurdum ("Şurdumyiko Ali") gibi mahlaslar kullanmışlardır.
[108] İlki 26 Mart 1927'de Prag'da çıkan "Volnıye Gortsı"nin ikinci sayısı 3 Mayıs 1927'de, üçüncü sayısı 28 Haziran 1927'de, altıncı sayısı ise 19 Ocak 1928'de yayımlanmıştır. Dördüncü ve beşinci sayıları göremediğimizden yayım tarihlerini kaydedememekte; altıncı sayıdan sonra yayımlanıp yayımlanmadığını da bilememekteyiz.
[109] Tanımlama için bkz:"Çekoslovakya'da Kafkasya Hakkında", Severnıy Kavkaz, Varşova,1935,No:15, s:7
[110] Bkz: Volnıye Gortsı, 1927, No:1, s:1.
[111] "Gortsı Kavkaza"nın ilk Türkçe-Rusça nüshasında "tekamül yolunda atılan adımlardan biri" olarak ifade edilen iki dille yayımın gerekçeleri açıktır, ki bu başyazıda ifade edilmiştir: "Müslüman Şark'ın büyük bir ümitle baktığı bir memleket olarak yeniden doğan Türkiye'nin Kafkasya davasına eski sempatisini ihya etmek, an'ane haline gelmiş münasebeti takviye etmek" ve "bütün Şark boyunca ikinci vatan diye yerleşen yüzbinlerce ırkdaşa" hitap edebilmek.. (Bkz: Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:35-36, s:1-2)
[112] Adiğe dili ile örnekler için bkz: Svatopulk Çeh - "Adıqe", (çev: Batoko Harun), Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:40, s:18-21; Mirzemkue İzzeddin - "Adiqe ççixer", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:46,s: 7-8; Oset dili ile örnekler için bkz: Farniatty Saluat - "Iblis", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:41, s:5; Bekir - "Zaerdaei qaersyn", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:41, s.28; Farniatty Saluat - "Ci-ma?", Gortsı Kavkaza, Varşova, 1933, No:42, s:9.
[113] Put Svboda (Hürriyet Yolu) = İlk sayısı Aralık 1934'te yayımlanan Türkçe-Rusça derginin sorumlu müdürlüğü Canbek Havjoko (Ahmet Canbek) tarafından yapılmıştır.
[114] Borba (Savaş) = Sorumlu müdür olarak Canbek Havjoko gözüktüğü dergi Şubat 1936'da Türkçe- Rusça olarak çıkmıştır.
[115] Znamya Naroda (Millet Bayrağı) = Canbek Havjoko'nun sorumlu müdürlüğünde Türkçe-Rusça olarak Mayıs 1936'da çıkmıştır.
[116] Naşa Tsel (Bizim Dilek) = Türkçe-Rusça olarak 1936 Haziranında çıkmış, sorumlu müdürlüğünü Canbek Havjoko yapmıştır.
[117] Buduşeye (Gelecek) = İlk sayısı Ağustos-Eylül 1936'da Ali Mirza'nın (?) yönetiminde Türkçe-Rusça olarak çıkmıştır.
[118] Natsionalnay Mısl (Milli Fikir) = Şubat 1937'de Canbek Havjoko'nun yönetiminde Türkçe-Rusça olarak çıkmıştır.
[119] Vpered (İleri) = Ali Mirza (?) yönetiminde Varşova'da çıkan bu dergi Mayıs 1937'de Türkçe-Rusça yayımlanmaya başlamıştır.
[120] Naş Kray (Ülkemiz) = 1937 sonbaharında (Ekim-Kasım) 1-2. birleşik sayı Türkçe-Rusça olarak Kurguko Cad'ın (?) sorumlu müdürlüğünde yayımlanmıştır.
[121] xxx
[122] Prizıv (Çağırış) = 1938 yazında (Mayıs-Haziran) 1-2. birleşik sayısı Türkçe-Rusça olarak Balo Bilatti'nin idaresinde yayımlanmıştır.
[123] Örneğin - Zanbek Chawzoko (Ahmet Canbek - Havjoko) - "Dzıeje Alfabetu Adygejskı Ego", Wschod, 1932, No:3-4 (7-8), s:68-71;
[124] Bu kitap Tsalıkattı'nın 28 Nisan 1927'de Prag'da verdiği konferansın metnidir.
[125] Mehmet Fetgeri Şöenu'nun bu çalışması "M.F.Şamba" takma adıyla yayımlanmıştır.
[126] Gorskaya Respublica"adlı kitabın yayıma "hazırlandığına" ilişkin kayıtlar mevcuttur. Ancak bu kitabın basıldığına dair bir ipucu bulunmamaktadır. (Bkz: "Hronika Gorskoy jizni", Kavkazski Gorets, Prag, 1924, No:1, s:71 ve Tambiy Elekhoti - "Akhmed Tsalıkattı", Gortsı Kavkaza, Paris, 1928, No:1, s:3)
[127] Örneğin Blenav Batoko Harun'un "Müzakerat-el lujna" (1927), "Elifba-vel Şerkesiyye" (1929); "El Kırael Şerkessiye" (1929); "Adighe Bzehabz" (1931), "Adığe Alfabe" (1931) ve diğer eserleri.
[128] Rasem Rüşdü -The Tragedy of a Nation, 1939.
[129] Aytek Kundukh - Kafkasya Müridizmi (Gazavat Tarihi), (Haz: Tarık Cemal Kutlu), Gözde Kitaplar Yay., İstanbul, 1988.
[130] Paul Kennedy - Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, (Çev:Birtane Karanakçı), T.İş Bankası Yay., Ankara, 1990, s:362)
[131] Patrik von zür Mühlen - a.g.e., s:25.
[132] Said Şamil notlarında şunları söyleyecektir : "Polonya'ya geldiğim sırada, Mareşal Pilsudski artık yoktu. Fakat Polonya hala onun platformu üzerinde duruyordu. Bu büyük insanın; Fransa ile olan askeri bağlantılarına bakmadan, Almanya ile on yıllık bir adem-i tecavüz anlaşması imzalaması ve Rusya'ya karşı olan düşüncelerini Hitler'e açması, bu da yetmiyormuş gibi Polonya ordusunu Rusya'ya karşı yapılacak müşterek harekatta Almanya'nın motorize ağır silahlı kıtalarına yardımcı olacak mahiyette portatif silah ve süvari birliklerle teçhizi; Mareşal'ın ne pahasına olursa olsun Rusya'yı parçalamak için Almanlarla işbirliği etmeye hazır olduğunu gösterir." (Bkz: Said Şamil - a.g.m., s: 52)
[133] G. Kostyuk - "İkinci Dünya Savaşının Hazırlanmasında Molotov-Ribbentrop Paktının Önemi", Dergi, SBÖE Yay., Münih, 1960, No:19
[134] Hüseyin Kumuz (1890-1964) = Abaza/Abazin. 28 Aralık 1890'da Battalpaşa'da doğdu.1908'de Tiflis Askeri Okulu'ndan mezun oldu. Görevli olarak 1917 sonbaharında Polonya'ya gitti. 1918-1919 yıllarında "Çerkes Tümeni"nde topçu subaylığı yaptı. 1920'de mülteci olarak Türkiye'ye geçti. Bir grup arkadaşıyla 1927'de Polonya Ordusu'na katıldı ve yüzbaşı rütbesiyle göreve başladı. 1940 yılında önce Türkiye'ye, daha sonra Ortadoğu'ya gitti. Savaş sonrasında İngiltere'de yaşadı. Abazin, Kabardey, Türk, Rus, Leh, Fransız ve İngiliz dillerini bilen Kumuz 1951 Ağustosunda "Kavkaz" dergisinin çıkarılmasına iştirak etti. 29 Kasım 1964'te Londra'da öldü. (Bkz: "Hüseyin Kumuz", Obyedinennıy Kavkaz, Münih, 1964, No:2-3, s:61-62)
[135] Patrik von zür Mühlen - a.g.e., s:36.
[136] Sefer E. Berzeg - Kafkas Diasporasında Edebiyatçılar ve Yazarlar Sözlüğü, Samsun, 1995, s:221.
(Tarih ve Toplum, İstanbul, Mayıs 1997-Haziran 1997, No: 161, 49-57; No:162, s: 39-47).